31 Ekim 2010 Pazar

Vergilendirilmiş Alkol Kutsaldır!!!


Alkollü içeceklere yapılan ÖTV vergisinin ardından tüketicinin canı oldukça sıkkın.Ama yapılan zamlar caydırıcı olmadı.İşte alkollü içeceklerin yeni fiyatları;Rakı 39 liradan 51 liraya,Cin ve Votka 44 liradan 52 liraya,Bira ise 2,75 liradan 3,2 liraya yükseldi.Hükümete olan tepkiler artarken içki tüketiminde herhangi bi azalma olmadı.Vatandaş alternatif yollar buldu.Bu yaşananlara çare bulmaya çalışan AKP hükemeti önümüzdeki yıl yapılacak seçimler nedeniyle sessiz kalmayı düşünüyor.İşte alkol fiyatlarına yapılan zamlardan sonra ülkemizde yaşananlar;Hatay'ın Antakya ve İskenderun ilçelerinde kaçakçılık artarken alkol severler içkilerini yeni yapılan zamlardan sonra %50 daha karlı alırken Mersin limanından da rakı,votka vb. alkoller tüketiciye sunuluyor.Trakya'da ise Edirne sınır kapısında gümrük memurları alkol geçişlerine göz yummaya devam ediyor.Ayrıca Trakya'da bulunun göçmenlerin evlerinde yapmış oldukları şaraplar ve erik rakılarının tadı denenmeye değer.Van'dan ise Türkiye'nin 1 yıllık alkol ihtiyacını sağlayacak alkol yurda sokulmuş durumda. İç Anadolu bölgesi ise sıkıntılı günler yaşıyor.Zaten sınırlı sayıda bulunan Tekel bayilerinde ise fiyatlar uçmuş durumda.Kaçak içki fiyatlarınında yüksek olması Kayseri,Yozgat,Sivas,Konya gibi illerde yaşanan içki sıkıntısı burada yaşayanları farklı kafa bulma yöntemlerine yöneltti.Buralarda artık genellikle fiyatları daha makul olması sebebiyle bali ve tinere yöneltirken lüx içeceklerin başında esrar,eroin ve kokain gelirken bunlara tedarik edemeyen vatandaşlar ise bundan önce sakin bi hayat sürdürürken yaşanan sıkıntıdan dolayı evde eşlerini ve çocuklarına karşı şiddet eğiliminde bulunuyor.Ülkede yaşanan bu kaos hükümeti fiyatlarda indirime götürmesi bekleniyor.Muhalefet partileri CHP ve MHP yapılan bu zamlardan sonra Anayasa Mahkemesine gidicek bu iki partinin yarın meclise bi Gen soru götürmesi de gündemde.Her yaptığı ile gerileme yol açan AKP'ye karşıda askeriyenin darbe girişiminde bulunması sızan bilgiler arasında....

Mesut Özil Yola Geliyor


Almanya Milli takımını tercih ettikten sonra Türkiye'de eleştiri yağmuruna tutulan Mesut Özil,Türk halkının gönlünü almaya yavaş yavaş başladı.Almanya ile oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası gurup maçlarında Türkiye'ye karşı forması giymesi stada karşı gelen Türkler tarafından ıslıklanarak protesto edilmiş yalnız milli takımımıza karşı attığı golden sonra sevinmemesi coşkuyla karşılanmış ve Türk futbol otoriteleri tarafından taktirle karşılanmış ve bi nebze olsun affedildi de diyebiliriz.

Son Yaptığı İse Herkesi Ağlattı

Real Madrid'de oynayan Türk asıllı futbolcu Mesut,Cumhuriyet Bayramı nedeniyle paylaşım sitesi Twitter'de bir mesaj yayınladı.

Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir

Mesajda, “Our true mentor in life is science” (Hayatta en hakiki mürşit ilimdir) Mustafa Kemal Atatürk. Tüm Türkiye'nin Cumhuriyet bayramını kutlarım. Sevgiler!” ifadesi yer aldı.Mesut, mesajında Mustafa Kemal Atatürk'ün bir fotoğrafını da paylaştı.Mesut Özil, profil tanıtım sayfasında da “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim. M. Kemal ATATÜRK” ifadesini kullandı.

Twitter'de Mesut'un yaptığı görenlerin göz yaşları sel olurken takipçileri de bi o kadar arttı.Yakın çevresine Alman Milli takımını bırakacağını söylediği ve içindeki Türklüğün debiştiğini söyleyen Mesut önümüzdeki yıl Türkiye'ye gelerek Ülkü ocaklarına katılıp Tekir Yaylası'nda ki törenlere katılacağı çıkan söylentiler arasında...

30 Ekim 2010 Cumartesi

Uzaylı Görseniz Ne Yapardınız?


1.Çığlık atarım

2.Korkudan donup kalırım

3.Bayılırım

4."Vay anasını, adamlar yapmış beaa" derim

5.Selam veririm

6."Hemşerim memleket nere" diye sorarım

7.Kelime-i Şehadet getiririm

8.Uzay mekiğine atlar hemen Dünya’dan tüyerim

9.Tokatlarım hemen

10.Orasını burasını ellerim

11.Ben körüm, göremem

12. Mahmut sen misin? Oğlum çıkar kostümü, hey Mahmut, Mahmut, Annnnnnneeeeeee.......

13.Taşlarım

14.Fotoğrafını çekerim...

15.Oralarda havalar nasıl diye sorarım

16.İşi ticarete dökerim... ufo için otopark parası isterim.
vermezse ufosunu çizerim.....

17.Saçma sapan sorular sorup ona burasının Türkiye
olduğunu ve dünyadaki diğer yerlerden farklı bir yer olduğunu anlatmaya ve bıktırmaya çalışırım

18.İçini açıp bakarım

19.Tekmeyi basar geri yollarım

20.Onla yatarım

21.Onu kaçırırım yada önce ben kaçarım.

22.Polis die bağırırım

23.altıma zıçarım

24.öküzün trene baktığı gibi bakarım

25.açarız bi 70lik ne olacak bu marsın hali diyerekten

............

Digitürk ALLAH BELANI VERSİN!!!


İki hafta önce arkadaşlarla eve Digitürk Wep tv aldık dışarıda maç izlemek keyif vermiyor diye.Her neyse maçların da görüntü kalitesi geçen seneye göre çok daha kaliteli ne donma ne de takılma.Okulda arkadaşlara kasılarak evde Lig Tv var diye de bi havalar atıyorum görmeniz lazım sanki Digitürk'ün sahibiyim.Bi kaç gündür de havanın yağmurlu olmasından dolayıda dışarı çıkamıyoruz.Akşama kadar evde otur film izle pes,counter oynayarak vakit geçiriyorduk.Havalarından soğumasıyla tek eğlencemiz evde oturup hafta sonu lig maçlarını izlemekti.Kaç gündür de cumayı bekliyordum.Fenerbahçemin,Bursasporla maçı vardı nede olsa.Bu yağmurlu havada bi de dışarıya çıkıp maç için arkadaşla bi şeyler alıp maç saatini beklemeye başladık.Yine koltuklarımıza uzanıp maçımızı izleyecektik.Çokta güzel başladı ilk 15 dakikayı sorunsuz izliyoruz ama birden ekran karardı ve yayın kesildi.La ne oluyor dedik.Sayfayı yeniliyoruz yok teknik sorun mu ne varmış a.q.Neyse bi iki dakikaya gelir dedik.Bu arada 17 dakikada Fenerbahçe'nin golü de ama görüntü gelmedi bi türlü.Bi de Digitürk siteye canlı destek diye bişey koymuş ordan yardım almaya çalışıyoruz yok.Artık iyice sinirlendim üyeliğimi iptal ederlerse etsinler yeter ki bi küfredeyim de rahatlayım diyorum yok o da olmuyor.Neyse ilk yarı bitti ikinci yarı arkadaşa kesin gelir diyorum hala tık yok.Küfürlü mailler yağdırıyorum Digitürk'e yok mailler gitmiyor hep teknik bi sorun var diyor maillerimde iletilmiyor.Artık maçı izlemekten ümidi kestim radyodan ikinci yarıyı takip etmeye başladım.Hani Fenerbahçe bi şekilde maçı kazansında izlemesek de olur diyodum ki Bursa'nın golü geldi.Yıkıldım...Psikolojim bozuldu.Evde kendi kendime Digitürk çalışanlarının aile mensuplarının tek tek kulaklarını çınlatıyorum.O kadar güzel sözler yağdırıyorum ki sesimi duymuş olacaklar ki birden görüntü geldi de maçın son 15 dakikasını izleyebildim.Ama maç berabere bitti.Maç keyfimin kaçtığına mı üzüleyim yoksa kaybettiğimiz puana mı?Neyse Digitürk burdan sana sesleniyorum "Allah belanızı versin.Yapacağınız işin a.q"

29 Ekim 2010 Cuma

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun

TARİH : 29 EKİM 1929 Atamız Cumhuriyet Bayramı geçit töreninde! Bu memleket güneş gözlükleriyle yerinden kalkmadan geçit töreni izleyen BAŞBAKANLAR, CUMHURBAŞKANLARI GÖRDÜ ÇOK YAZIK...
Bugün hepimize düşen ortak görev; Ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır.

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

Cumhuriyetimizin niteliklerinden asla ödün vermeden sonsuza değin yaşatmak, ülkemizin dünyanın güçlü ve demokratik ülkeleri arasında yer almasını sağlamak için, var gücümüzle çalışma kararlılığımızı sürdüreceğiz.

''Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan ve halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur''.

Atatürk’ü ve en büyük eseri Cumhuriyet’i anlamak ve Cumhuriyet’in değerlerini her koşulda korumaktır.

Atatürkçü düşünceyi benimsemek, Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır.Ulusal mücadelemizin Cumhuriyet ile taçlandığı bu anlamlı günün 87. yılı kutlu olsun.

hermes-atum.blogspot.com

28 Ekim 2010 Perşembe

Merhaba Ben Ali Ağaoğlu Yaptım oldu!!!

Son zamanlarda gündeme cuk diye oturan Ali Ağaoğlu,önceden Türkiye’nin sayılı zenginlerinden biri olarak bilinirken oynadığı reklam filmleriyle birden bire Türk halkının sevgilisi haline geldi.Slogan ise belli “yaptım olacak”.Bu aralar herkesin facebook,twitter gibi sitelerde herkesin profilinde Ali Ağaoğlu’nun sözleri paylaşılıyor.Bu durumdan memnuniyetini dile getiren Ali Ağaoğlu “Herkes reklamlarda boy gösterebilir ama halkın gönlünde bu şekilde yer edinemez.İlk reklam filminin çekimlerinden öncede çevremden baya bi tepkide aldım.Çuvallar dolusu paran var,senin ne işine reklamlarda oynamak.Ver birine parayı adam gibi reklam olsun.Hem oyunculuk senin neyine,hiç bi tecrübende yok dediler.Ama gördünüz yaptım oldu.Artık inşaat sektöründen çekilmeyi düşünüyorum.Bi kaç tane film teklifi aldım.Ekranlar tam bana göre sevdiklerimle kucaklaşmak istiyorum.Hep hayalimdi imza günü düzenlemek,yarın yapacam olacak .” kısa sürede milyonların gönlüne taht kuran Ağaoğlu mütevazi kişiliği ile de örnek birisi.Varlık içinde yokluk çekmiyor.Garajı galeri gibi.Bizi sağ olsun paşalar gibi ağırladı.Gideceğimiz yere kadar da Maseratisi ile bıraktı.İlk kez böyle bi arabaya binmiş olmanın zevkini ve gururunu bana yaşatan Ağaoğlu’na teşekkürü borç bilirim.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Rakı Nasıl İçilmeli?


Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli...
*Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...
*Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır...
*Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür...
*İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınırki akciğerler de nasibini alsın...
*Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz...
*Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...
*Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz...
*İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez...
*Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur...
*Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar... Rakıdan anlayanların,Antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunu anlatması gerekir...
*İcmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favori
zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak,alkolün genzinize doğru gelmesini engeller...
*Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuş olur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...
*Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoşgeldiniz vs. falan diye...
*Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır...
*Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir... *Rakı şalgam suyuyla içilmez!... (taslağa dahil değil)
*Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için...
*Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez...
*Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...
*Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...
Önce kendine gel, sonra meyhaneye
Kalender ol da gir kalenderhaneye
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye
*Rakı bardağı boş beklemez... Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır...
*Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsa bile...
*Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...
*Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunu farkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...
*Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetik hanımefendiler olsa dahi) olmaz...
*Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususi nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi, akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...
*Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir...
*Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir...
*Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerekhesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...
*Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...
*Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır,yanlıştır...
*En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niye hep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir...
*Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dost olur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir...
Yarasın

Buradanda bir kadeh kalkacak sizin şerefine. :-)

ARKADAŞIM BADEM AĞACI


Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış..
Acarsın çiçeklerini ..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
Bir güler yüz bir tatlı söz..
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya

Aziz NESİN

Başbakan Utandırdı


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara’da dünya evine giren bi çiftin nikah şahitliğini yaptı.Beklenenlerin aksine neşeli tavırlarıyla dikkat çeken başbakan nikah töreninden önce gazetecilerle sohbet etti.Uzun bi aradan sonra böyle neşeli olması gazetecilerinde cesur sorular sormasına neden oldu.Gerçi kimse beklediği yanıtları alamazken başbakanda “beyler bugün keyfim yerinde ve siyaset konuşmak istemiyorum.Sorduğunuz sorulara cevap alamazsınız diye”baştan herkesi bi uyardı.Neşeli devam eden sohbette bi gazeteci referandumla ilgili sorduğu soruya da bin pişman oldu.İşte başbakanla gazeteci arasındaki kısa konuşma:

Gazeteci:Recep Bey referandumdan sonra muhalefetle aranızdaki ilişkilerde bi değişiklik oldu mu?

Başbakan:Sordun soruyu aldın boruyu.zuhahaha….siyasetle ilgili sorulara cevap vermeyeceğim demiştim.

Gazeteci:Çok soğuk bi espiri yaptığınızın farkında mısınız?

Başbakan:Soğuk mu?Dön arkanı da kalın bi şeyler vereyim de için ısınsın.zuhahaha

Bu duruma bozulan gazeteci oradan sakince uzaklaşırken diğer gazeteciler ise gülmekten kendini alamadı.Nikah töreninin başlamasının ardından Başbakan yeni çiftin şahitliğini yaptı ve nikah sonrası da yeni çifte düğün hediyesi olarak; Bal, dut pekmezi, tarçın, polen, anason, zencefil kökü, kekik, çörekotu gibi cinselliği kuvvetlendiren yiyecekler hediye etti.Yeni çifte uyarılarda da bulunan Başbakan “sizden en az 3 çocuk bekliyorum.Bakın en az 3 dedim.Hadi bakim aslanım göreyim seni yüzümü kara çıkartma.Bu yiyecekleri boşuna almadım.Balayınızdan benden.Vaktinizi boşa harcamayın tamam mı?” şeklindeki konuşması karşısında utanan yeni çift bıyık altından da kıs kıs gülmekten kendilerini alamadılar.

Yeni evli çifte bi ömür boyu mutlu olmaları ve Başbakan’ın da dediklerine kulak asmamalarını diliyoruz.Ne de olsa çocuklara bakacak olan kendisi değil.

26 Ekim 2010 Salı

Atatürk'ün Gerçek Sesi

Cüppeli Ahmet Hoca,Habertürk,Jet Fadıl


Habertürk televizyonunun değişmez konuklarından biri haline gelen Cüppeli Ahmet Hoca yine soluğu Habertürk televizyonunda aldı.Geçenlerde Sinan Erdem Spor salonunda düzenleyeceği panel ve bu panelin iptal edilmesi üzerine gündemdeki yerini alan Cüppeli Hoca Habertürk televizyonuna açıklamalarda bulundu.”ne var yani herkes cüppesini giysin gelsin dediysek.Maçlardan önce yöneticiler taraftara herkes formasını giysin gelsin diyor ama maçlar iptal ediliyor mu?Tabi ki de iptal edilmiyor böyle saçmalık görmedim.Ne oluyor ki hem cüppe rahat bi kıyafet hem de giydiğinizde süper kahraman kıyafetine benziyor.” şeklinde açıklamalarda bulunan Ahmet Hoca’nın yakında Habertürk televizyonunda da her perşembe akşamını cumaya bağlayan gece program yapacağı aldığımız duyumlar arasında.Programın adı da “Cüppeni de Giy Gel” olarak.Bu şekilde de bundan sonra herhangi bi aksaklıkla da karşılaşmayacakmış Hoca.

Neyse ney işte Ahmet Hoca ne yapmak istiyorsa yapsın tabi.Ne de olsa demokratik

bi ülkede yaşıyoruz.Herkes düşüncelerini açıklamada serbest.İyi de oldu Cüppeli Ahmet Hoca’da başka bi yerde cüppelilere konuşmasını yaptı.Yalnız o gece konuklardan birinin siması tanıdık geldi.Sarıkla,cüppeyle farklı bi havaya bürünmüştü kendisi.Daha sonra yanına gidip sohbet etme şansımızda oldu.Jet Fadıl.Kendisini böyle davette daha önce hiç bulunmadığını ve cüppesini sorduk.Jet Fadıl’da sağ olsun röportaj isteğimizi geri çevirmedi.”Valla biliyon mu davet geldi bende geldim.İş adamıyım sonuçta.Burada da çeşitli ülkelerden gelenler var.İş konuşuyoruz burada ayrıca cüppe yakışmış mı?Ben her türlü ortama gelirim.Hoca konuşmasını tamamladıktan sonra da bi sex partisine davetliyim oraya gidicem.Cüppenin altında da bişey yok biliyon mu?Neyse konuyu dağıtmayalım.Çağırdılar geldik işte.” bu ulvi ortamdan ayrıldıktan sonra biz de Jet Fadıl kadar olmasa da soluğu Beyoğlu’nda aldık.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Futbol Federasyonundan Galatasaray'a Teşekkür


Dün akşam Fenerbahçe ile Galatasaray arasında Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynan maçtan sonra Galatasaray'ın uzun yıllar sonra Kadıköy'den puanla dönmesi hem Galatasaray tarafında hem de Futbol Federasyonu tarafından sevinçle karşılandı.Futbol Federasyonundan Galatasaray'a yollanan teşekkür yazısı kısaca şu şekilde;"...uzun yıllar sonra Türk futboluna yaşatmış olduğunuz derbi heycanı için teşekkürü bi borç biliriz.10 yıldır sürekli mağlubiyet aldığınız ezeli rakibinizden almış olduğunuz puanla beraber Fenerbahçe'nin hegomonyasına bi son verdiniz..." bu teşekkür yazısı Galatasaray camiasında gururla karşılanırken Fenerbahçe ise hala şokta.

Aykutlar tarihe geçti...
Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman Kadıköy'de Galatasaray'a puan kaybeden ilk Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak taraftarlar arasında utanç tablosundaki yerini alırken,Galatasaray kalecisi Aykut Erçetin ise son haftalarda taraftarı tarafından sürekli tepkilerle karşılaşan isim olurken akşamki maçla beraber taraftarlarıyla arasındaki buzları eritti ve Kadıköy'de gol yemeyen ilk Galatasaray kalesi olarak adını Galatasaray camiasına adını altın harflerle yazdırdı.

Kadıköy'de Bi İlk...
Maçtan sonra Galatasaray'ın süper starı Sabri ise taraftara 3'lü çektirerek bi ilke imza attı.Maçtan sonra verdiği röportajda mutluluğu gözlerinden okunan Sabri; "aklıma ölüm gelirdi ama Kadıköy'de bi Fenerbahçe maçından sonra taraftarımıza gidip 3'lü çektirmem benim için bi milat oldu diyebilirim.Fenerbahçe'ye karşı golüm falan yok ama bu yaptığımla beraber bende artık gerçek Galatasaraylı oldum diyebilirim.Şimdi yapmamız gereken ise bu beraberlikleri bi seriye bağlayıp 4-5 yıl sonra buradan galibiyetle dönmek istiyoruz.Ben belki göremem ama yarın çocuklarıma anlatacak artık bi hikayem var."şeklinde konuştu.

Fenerbahçe Tarafı Hala Şokta!!!
Fenerbahçe'nin emektar futbolcusu Genç Semih ise; "bu gerçek olamaz.Kabus gibi bi gece diyebilirim.Futbol Federasyonundan bence yönetici ağbilerimiz maçın tekrarını talep etmemeli.Bu maçın skoru bu olmamalıydı." taraftar ise beraberliğin faturasını ilk kez bu maçı izlemek için tribüne gelenlere kesti ve maçtan sonra bu kişilere linç girişiminde bulundu.

24 Ekim 2010 Pazar

Bedelli Askerlik İçin Banka Soydu Ama...


Dün sabah saatlerinde Antalya'da banka soygunu yapan G.Ö güvenlik güçlerininde sıyrılarak kayıplara karıştı.Bankadan 20 bin TL civarı bi para çalarak kayıplara karışan G.Ö banka çalışanlarını da şaşkına uğrattı.Olayın etkisinden kurtulamayan temizlik işçisi B.S ise daha fazla çalabilirdi ama niye o kadar az bi mevla alıp kaçtığını anlayamadığını söyledi.

Askerlik Şubesinde Yakalandı
Kayıplara karışan G.Ö askerlik şubesinde yakalandı.Bedelli askerliğin uygulamaya girdiğini zanneden G.Ö çaldığı paralarla soluğu askerlik şubesinde aldı.Çevresi tarafından her türlü askerliğe karşıtlığıyla bilinen G.Ö,iki dönem açık öğretim ve bu yıl da İstanbul Üniversitesi Turizm Meslek Yüksek okulundan mezun oldu.Bu üniversiteleri askerlikten kaçış olarak kullanan G.Ö babasının yeter artık demesiyle beraber eğitim hayatı sona erdi.Hiç bi işe yaramayan G.Ö akşama kadar evde yatıp baba parası yiyen biri olarak biliniyor.Evdeki baskıya dayanamayan G.Ö dün babasının ruhsatlı silahını alarak banka soygunu gerçekleştirdi ve gayet başarılı bi operasyonla polislere de yakalanmamayı başardı.Ta ki askerlik şubesine gidene kadar.Bedelli askerliğin henüz meclis tarafından karara bağlanmamış olması üzerine G.Ö'den şüphelenen askerler G.Ö'yü göz altına aldı.Güvenlik kamerası kayıtları incelendikten sonra suçunu kabul eden zanlı ifadesi alındıktan sonra mahkemeye sevk edildi. G.Ö yarın görkemli bi törenle Antalya otogarından vatani görevini yapmak için Sivas Temeltepe'ye doğru yola çıkacak.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Evcilik Oyunu Gerçek Oldu


Suriye'de 5 yaşındaki Halid ve 3 yaşındaki Hala aileleri tarafından nişanlandırıldı.Akla ve mantığa sığmayan bu olayda çocuklara aileleri tarafından bir de nişan töreni düzenlendi.Halid'in babasının dediğine göre Halid,Hala ile tanıştıktan sonra Hala'ya yıldırım aşkıyla çarpılmış ve hastalanmış.Daha sonra da Halid'in ailesi Hala'nın ailesini arayarak durumu anlatmışlar ve aynı durum Hala'da da varmış.Bu çocuklar 15-16 yaşına geldiklerinde de evleneceklermiş.Ulan bu nasıl bi mantık.Halid ve Hala'nın çocuk olduğunun farkına mı varamadılar?Bunun bi çocukluk aşkından başka bişey olduğunun farkına varılamayıp,bu çocuklar 10 sene sonrada çocuk olacaklardı unutuldu sanırsam ay sizin beyninizi si...km.

22 Ekim 2010 Cuma

Domates Savaşları Çok Yakın


Domates bi zamanlar soframızın vaz geçilmezlerindendi.Bugün evde tavuk sote yapalım dedik ama baktık ki dolapta domates falan yok.Eee uzun zamandır da fiyatların düşmesini bekliyorduk.Arkadaşlarla hatta birazda sotenin içine domates atıp atmama konusunda da tartıştık.Neyse marketten 2 tane domates alabildik anca.

Domatese son zamanlarda gelen zamla beraber artık yatırımlarını herkes borsada domatese çevirdi.İyide kazandılar.Domatese gelen zamlar yüzünden yaşanan üzücü olaylar ise can sıkmakta.İşte domatesle ilgili dünyada ve ülkemizde yaşananlar.Dün akşam Kayseri’nin Develi ilçesinde kıt kanaat denkleştirdiği parasıyla evine 1 kg domates alan fabrika işçisi Emrah Rahman daha domateslerini yiyemeden can verdi.Manavdan domatesleri alıp evine giden Emrah Rahman evine kadar takip edildi ve kısa bi aradan sonra silahlı soyguncular tarafından domateslerine el koyuldu.Emrah Rahman gazetecilere yaptığı açıklamada “ aylardır çalısıp didiniyorum daha elime almadan birden ne olduğunu anlayamadık.Kapıyı kırıp içeriye daldılar.Tek tesellimiz canımızdan olmadık.Ama Allahlarından bulsunlar diyorum.”,Tekirdağ’ın Saray ilçesindeki bi düğünde ise Cevat-Nursel çiftinin hayatlarını birleştirdiği düğünde ise çiftin arkadaşları bi araya gelerek yeni çifte 5 kg domates hediye ettiler.Bu durum karşısında yeni çift duygularına hakim olmadılar ve göz yaşı sel oldu.Diyarbakır’da ise aşiret düğününde sandıklarla getirilen domatesler havaya atılmaya başlaması izdihama neden oldu ve 5 yaşındaki A.K yaşanan izdihamda ezilerek can verdi.Hatay İskenderun’da ise sayısal lotoyu tutturan Nazife Doğan bütün parasını domatese yatırarak servetine servet kattı.Sokaklarda halkın nabzını yoklayıp bu durum hakkındaki görüşlerini aldık.Herkes durumdan şikayetçi ortak düşünce ise sadece salatalık yiyebiliyoruz diyerek imalı bi üslupta bulundular.

Dünyada ise;

Bi zamanlar İspanya’da geleneksel olarak düzenlenen domates festivali artık domates

fiyatlarındaki artış nedeniyle düzenlenemiyor.Bu durum İspanya’yı ekonomik olarak büyük ölçüde etkiledi ve ülkeye gelen turist sayısında inanılmaz bi düşüş yaşandı.İspanya turizm bakanı Miguel Sebastian ise düşüşün yüzde 11.4 düzeyinde olduğunu bildirdi.Amerika’da ise domates fiyatlarındaki artış film sektörüne yaradı.Geçen hafta gösterime giren “Kanlı Domates” filmi gişe rekorları kırıyor ve film 11 dalda Oscar adayı.Baş rollerini Leonardo Di Caprio ve Angelina Jolie oynuyor.Domates tarlasına yapılan soygunu konu alan film aksiyon sahneleriyle de izleyicilerin beğenisini kazanmış durumda.Filmin önümüzdeki günlerde de Türkiye’de gösterime girmesi bekleniyor.

Domates fiyatlarında yaşanan bu durum dar gelirli halkımızın boğazından geçen iki lokmayı da kesti.Bakalım daha ne yicez……Gerçi yiğecemizi boğazımıza kadar yedik oturamaz hale geldik…J

21 Ekim 2010 Perşembe

Galatasaray'da Derbi Öncesi Keyifler Yerinde


Galatasaray hafta sonu oynayacağı Fenerbahçe maçı öncesinde keyifler yerinde.10 yıldır Kadiköy’de Fenerbahçe karşısında hiç puan alamayan yaşanan Galatasaray sakatlıklar ve teknik direktör Rijkaard’ın da görevine son verilmesinin ardından bi çok eksikle Şükrü Saraçoğlu’na gidecek Cim bom yine mağlubiyete odaklanmış durumda.Geçen yıllarda sürekli puan ümidiyle Kadıköy’e giden Galatasaray artık olanları kabullenmiş durumda ve derbi için Fenerbahçe’den bilet talebinde bulunmadığı da öğrenildi.Basına tamamı açık olan idmanda futbolcuların neşeli olması da gözlerden kaçmadı.Antrenman sonrası takımın yıldız oyuncularından Sabri Sarıoğlu basın mensuplarının sorularını yanıtladı.Hafta sonunda oynanacak Fenerbahçe maçıyla ilgili soruya ise “Şu anda bu maçı düşünmek istemiyoruz.Yıllardır yeniliyoruz.Eğer puan alırsak bizim için süpriz olur.Zaten bu haftaki idmanlarımız haftaya karşılaşacağımız Antalyaspor mücadelesiyle ilgili.Burada Antalyaspor’u yenerek kötü gidişimize bi son vermek istiyoruz.” ayrıca Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Hagi ile ilginç açıklamalar yapan Sabri “Kötü bi dönemden geçiyoruz ve hocamızda çok ter bi zaman da takımın başına geçti.Bari şu Fenerbahçe maçından sonra gelseydi.En azından kötü başlangıç yapmaz olurdu çünkü nasıl başlarsan öyle gider.Gerçi hocamız da futbolculuğu döneminde Fenerbahçe’ye karşı pek çok mağlubiyet almış birisi.Bu yüzden pek sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum.” sakat futbolcular içinse “Kendilerini şansı hissetmeliler.Onlar evlerinde rahat rahat otururken biz orada rezil olmamak için elimizden geleni yapıcaz.Bi de kötü olan maçtan sonra arkadaşlardan gelen mesajlar.Gerçi bunları artık olgunlukla karşılıyoruz.Amacımız bu hafta Fenerbahçe maçında sakatlık yaşamamız ve cezalı duruma düşmemiz.Haftaya çok önemli bi maçımız var.Bu maçı dönüm noktası olarak görüyoruz.”bu arada Galatasaray’ın yeni teknik direktörü George Hagi ise bu akşamki idmanı izledikten sonra basın mensuplarına herhangi bi açıklama yapmazken yarın Filorya Metin Oktay Tesislerinde saat 15:30’da resmi sözleşmeyi imzalayacak.

Erbakan ile Yeni Oluşum





DÖRTLÜKLER



Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...

Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.

Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.

Felsefemdir kitab-ı imânım,
Taparım kendi rûhumun sesine.
Secde eyler hâkikatim her ân,
Kalbimin âteş-i mukaddesine.

Gözünü aç daha meydan var iken,
Dizginin canbaz elinde Neyzen!
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet'i at pazarı sandım ben.

Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim.

Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanandır!

Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.

Neyzen TEVFİK

Amerika'da İslami Devrim


20 Ekim 2010 Çarşamba

Kızların Facebook Durumu





















Son zamanlarda facebook'da geri zekalı kızlar garip işler çevirerek erkeklerin dikkatini çekmeye çalışmaktalar.Yok ilişki durumlarıymış,çantalarının yeri, içtikleri içicekleri falan yazarak ufak beyinlerinde oyunlar oynayarak kendilerini tatmin ediyorlar.Kendi yazdıklarını kendileri beğenip,kendileri saçma sapan yorumlarıyla erkeklerin dikkatlerini çektikleri sanıyorlar.Gerçi bunu arada başardıkları da oluyor.Ama dikkat çekilen tiplerde belli eşşek, dana ayrımı yapmayanlar.İnsan olmasına gerek yok tiplerin karşısındakilerin dişi olması yeterli.İşte kızların facedeki durumları:Ayakta,yatakta,çaprazlama,çaprazlama,fetiş...bilmem ne güya çantalarının yeriymiş,atlayım çantanıza....sonra da çıkardılar bi kırmızı,mor,dantelli burada da sütyen renklerini ima eder gibi yaparaktan göğüs kanserine dikkat çekmeye çalışıyorlarmış...şimdide içtikleri içicekleri yazarak yok ilişki durumlarını anlatmaya çalışıyolarmış.... cola:ilişki yaşamıyorum,biraz özürlüyüm,fanta:arayıştayım,su:ilişkim var sprite:aşığım ve de son olarak rakı: y...ra yedim...Neyse işte durumları bu şekilde.Bu nasıl tatmin olmak biçimiyse...


19 Ekim 2010 Salı

Galatasaray'da Rijkaard Bilmecesi


Bu sezon aldığı başarısız sonuçlarla taraftarlarını şoke eden Galatasaray’da teknik direktör Rijkaard’ın görevine son verilmesi an meselesi.Bileti kesilen Hollandalı teknik direktörün bu hafta olmadı Fenerbahçe derbisinden sonra görevine son verilmesi bekleniyor.Galatasaray yönetiminin Rijkaard’ın istediği bütün transferleri yapmasına rağmen takım istenen oyunu sergileyemeyip lige erken havlu atması üzerine tek suçlu olarak Hollandalı çalıştırıcı gösteriliyor.Kulübe yakın kaynaklardan aldığımız bilgiye göre şu anda yeni teknik adam aranıyor.Adının açıklamasını istemeyen yönetici “bu sene transferler Rejkaard’ın istediği nokta transferlerdi.Yönetim elinden gelenin en iyisini yaptı maddi hiç bi konudan kaçınmadı.Aldığımız dünya yıldızları ise kaliteleri gözler önünde.Arnavut yıldız Lorik Cana peşinde bi çok dünya devi vardı biz aldık.Pino tartışmaya gerek yok.Türk Milli takımının yıldız ismi ve takımımızın beyni Sabri…bu oyuncuların kaliteleri herkes tarafından bilinmekte.Ama Rijkaard ne yaptı?Bu oyuncuların hepsini küstürdü oyuncuları tanıyamaz olduk.Misimovic artık ne yaptığını bilmez oldu.Geçen inanır mısınız Florya yerine basketbol takımımızın antrenmanına katıldı.Sadece aldığımız yenilgiler Rijkaard’ın yollanmasında etkili değil.”yeni teknik adam konusunda da konuşan Galatasaray yöneticisi Rijkaard’ın yerine kimin getirileceği konusunda ise çarpıcı açıklamalarda bulundu.”Basında çıkan teknik direktör adaylarının hepsi asparagas.Takımımızın başına geçecek teknik adam modeli dünyada uygulanmamakta.Bu sistemle beraber ekonomik olarak da rahatlamış olucaz.Takımımızın maçlarını izleyen taraftarlardan birinin koltuk numarası o maçın oynandığı gün yapılan çekilişle belirlenecek ve takımımızı bi sonraki maç için hazırlamış olacak.Böylece hem teknik direktör parası ödemicez hem de taraftarlardan almış olduğumuz tepkiler azalacak.Biliyorsunuz bizim ülkemizde herkes maçtan sonra teknik direktör,hakem kesiliyor.Hem böylece öyle uzaktan konuşmak nasılmış görcez bakalım…”evet Galatasaray bu sistemi uygulamada başarılı olursa ne kadar akıllı bi iş yapmış olduğunu görecez.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ali Baradakoğlu Kurbanla İlgili Gerçekleri Anlattı!!!!


Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu kurban bayramıyla ilgili açıklamalarda bulunmuştu.Bu yıl kurbanlık hayvanların azaldığından dolayı kurban kesilmese de olacağını dile getiren Bardakoğlu bu açıklamasından sonra memleket adeta ikiye bölündü ve büyük tartışmalara neden oldu.Sadece bize konuşan Bardakoğlu çarpıcı açıklamalarda bulundu ve bu yıl neden kurban kesilmemesini de istediğini bir bir açıklık getirdi.İşte Ali Bardakoğlu'nun sözleri; "Efendim öncelikle memlekette büyük baş hayvan sıkıntısı yok.Gördüğünüz gibi sokaklar öküz dolu.Neyse onları dinen kesmemiz uygun değil ama olsa çokta güzel olurdu.Gelelim günlerdir tartışmaya konu olan sözlerime.Ülkemizde gerçekten de hayvan azlığı olduğu falan yok.Bilindiği gibi ithal dana vs. hayvan alımı yapılmaya başlandı.Bu gelen hayvanlarda gayet sağlıklı ve oldukçada verimliler.Ama gel gelelim biz Müslüman bi ülkede yaşıyoruz ve kurban bayramı da Müslümanlara özgü değer verdikleri dini bi bayram.İş tartışmaya konu olan konuda dışarıdan alınan hayvanlar.Bu hayvanlar İslamı şartlara uygun yetiştirilmediğinden bu hayvanların kurban edilmesi haramdır ve de çok günahtır.Ha domuz yemişiz ha yurt dışından gelen hayvanları.Bu yüzden hükümetle ters düşmemek için kurban kesilmemesini söyledim.Bildiğiniz gibi halkımız bizim ağzımızdan çıkana bakıyor.Din konusunda hiç bi bilgileri de yok cihat ilan etsek peşimizden gelecekler.Ama konunun buralara geleceğini bende hiç düşünmemiştim.Olayın aslı astarı budur...." evet Ali Bardakoğlu'na en büyük destek ise hayvanları koruma derneklerinden gelirken hayvan satıcıları ise bu konuya tepkilerini göstermekte gecikmediler.Satılacak hayvanların üzerinde kınayla yazılmış elhamdülillah müslümanım,imanın şartları yazılı olarak hayan pazarında satılmaya hazırlanıyor...

Üç Heykel


İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi !..Doğum günleri ve bayramlar, ilginç armağanlar göndererek ikisininde karşısındakine zeka gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı..İstediği birer karış yüksekliğinde altından, birbirinin tıpa tıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti ?..Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi..Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar ; Doğum gününü bu üç heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir, ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir..O heykeli bulunca bana haber ver. Heykeli alan hükümdar önce heykelleri tarttırır, üç heykel gramına kadar eşitti..Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı, hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler. Günler geçti, bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu..! Sonunda, hükümdar fazla isyankar olduğu için zindana attırdığı bir gence haber gönderdi..İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı !..Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı ; Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı..İkinci heykelede aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı..Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı ; Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyordu, oradan öteye gidemiyordu. Bunun üzerine hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı ; Kulağından gireni, ağzından çıkaran insan makbul değildir..Bir kulağından giren, diğer kulağından çıkıyorsa ?..O insanda makbul değildir. En değerli insan ; Kulağından gireni, yüreğine gömen insandır..Bu değerli hediyen için ; Teşekkür ederim...

17 Ekim 2010 Pazar

Tek Eşlilik Erkeğin Doğasına Aykırı


Diyarbakır'ın Hazro Beldesinden İstanbul'a yıllar önce kaçan Mahmut Pekdemir artık memleketine dönmek istiyor ama töre kanunlarından dolayı geri dönüşü pek mümkün değil.Şimdi 35 yaşında olan Mahmut askerliğini yaptıktan sonra ailesi tarafından Ağartı köyünün ağasının kızıyla evlendirilmek istedi.O zamanlar genç ve asi olan Mahmut bi sevdiği olsun istedi.Töre kanunlarına karşı gelerek bi gece Hazro'dan kaçtı.İstanbul'da bi süre inşaatlarda çalıştı.

Şans Mahmut'un Kapısını Beklemediği Bi Anda Çaldı
İnşaatlarda anasının ağladığını anlatan Mahmut bi gece loto bayinin önünden geçerken sayısal loto oynadı ve talih yüzüne güldü.Bi anda zengin olan Mahmut zenginliğin tadını çıkarmaya başlayarak kendini İstanbul sosyetesinin içinde buldu.Burdaki yaşam kendisine her ne kadar ters gelmiş olsa da entel takılmaya başladı.Bu arada yaşı da 30'a merdiven dayayan Mahmut evlenmeye karar verdi.20 yaşındaki feminist,tiki Aybüke Atıfet ile evlendi.Zaten ne olduysa da bundan sonra oldu.İşte Mahmut'un hikayesi;"Valla kardeş dilim çok yandı.Neyime benim tikilerle,feministlerle evlenmek.Gerçi evliliğimizin ilk yılları çok güzeldi.Nerde akşam orda sabah ediyorduk.Aybüke beni her ne kadar sallamasa da mutlu mesut bi ailem var sanıyordum.Benimse tek istediğim bi evlattı.Çocuk yapmayı bırak 4 senelik evliliğimizde 1 bilemedin 2 kere o iş oldu.Her neyse tabi benim paralarda suyunu çekmeye başlayınca da her gün kavga gürültü derken ayrıldık.4 yıldır elime kadın eli değmedi,tek eşlilik erkeğin doğasına aykırı.Şimdi Diyarbakır'da olsaydım beşik kertmesi falan iyi kötü bi evliliğim olmuş yanında da extra kumam olurdu.Ben böyle gördüm.Hazyo'da dönemiyorum.Ağartı ağası yolumu gözler.Gittiğim gibi vuracaklar.Kardeşlerim de hepsi beni reddetti.Çaresizim..."yaşadığı zorlukları anlatırken Mahmut göz yaşlarına hakim olamadı.Her iki lafından birinde tek eşliliğe olan karşıtlığını ve töreye karşı gelmiş olduğunu anlattı durdu.Şimdi çok yalnız ve çaresiz olan Mahmut'un son çaresi Dest-i İzdivaç.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Fenerbahçe Resmi Sitesinde Sansüre Son


Fenerbahçe'nin geçtiğimiz haftalarda Galatasaray Ali Samiyen Stadı'nda Kasımpaşa ile oynadığı maçta Fenerbahçeli taraftarların Galatasaray aleyhinde yaptıkları küfürlü tezeharütları futbol federasyonu disiplin kurulu tarafından saniyesi saniyesine tutarak büyük bi iş başardı ve Fenerbahçe Spor Kulübü bu başarıyı karşılıksız bırakmadı.Disiplin kurulunun imzalamış olduğu bu belgeye hiç bi sansür getirmeden yayınlaması hem basın sektöründe çığır açmış oldu hemde okuyucuların cezayı kolaylıkla anlamasında yardımcı oldu.

Fenerbahçe,futbol federasyonu disiplin kurulunun vermiş olduğu kararı olduğu gibi yayınlamasının ardından TBF'den yazılı birde teşekkür belgesi geldi.Açıklama şu şekilde; "Maçlardan sonra taraftarların yapmış olduğu küfürlü tezeharütların ardından kulüplere verdiğimiz para cezaları sizin gibi resmi siteden açıklanmadığı için bir sonraki haftalarda taraftarlar bizim anamıza bacımıza küfrediyorlar ve bu da bizim zorumuza gidiyor.Sonuçta bizde işimizi yapıyoruz.Ama gelde bunu anlat.Şeffaflığınızdan dolayı size teşekkür ediyoruz." şeklinde futbol federasyonundan açıklama yapıldı.

Galatasaray Kulubü Başkanı Adnan Polat ise bu konu üzerine "Haftaya Kadıköy'de Fenerbahçe ile maçımız var.Fenerbahçe Kulübünün federasyonun göndermiş olduğu belgeyi olduğu gibi yayınlaması çok hoş.Zaten haftaya o küfürlerin hepsini sesli olarak da duyacağız.Böyle yazılı belgeler bize vız gelir." şeklinde konuştu.

Galatasaray'ın taraftar gurubu Ultraslan ise bu durum karşısında Facebook,Twitter ve taraftar forumlarında küfürlü videolar paylaşarak cevap verdi ve Fenerbahçelilerin ise bu videolara herhangi bi karşılık vermemesi üzerine olaylar unutuldu.

14 Ekim 2010 Perşembe

Abdullah Amcanın Dramı


Gençliği içki,kumar,karı-kız vs. geçiren Abdullah amca bi ayağının çukura girmesi ve emekli olmasının ardından emeklilik günlerinin bi kısmını bahçe işleri ve kahvede geçiren Abdullah amca tabancanında ateşi kesmesinin ardından ahiretle ilgili çalışmalara başladı.İlk zamanlarda cemaate ayak uydurmakta sıkıntılar yaşayan Abdullah amca en sıkıntı çektiği konularsa eline sürülen esans kokusu ve namaz saatlerini beklerken kahvede içilen oralet ve ıhlamurlardı.Camiye gitmeyi spor olarak gören Abdullah amca yeni dualar öğrendiğini namazı kılarken de cemaat arkadaşlarına baktığını söyledi.İçki, karı-kız gibi eski alışkanlıklarını bıraktıktan sonra para harcayacak yer olmadığından kenarda duran paralarıyla da hacı olup level yükseltme amacında olup şeytana'da hacılıkta papucunu ters giydirme amacında.Ama bu aralar Abdullah amcanın bi sıkıntısı var.Gecen hafta yatsı namazına geç kaldığından koşarak giderken arka adelesinde bi yırtık oluştu ve bu aralar cemaatten ayrı olarak evde rehabilitasyon çalışmalarını sürdürüyor.Önümüzdeki hafta cemaatle birlikte kahveye çıkacak olan Abdullah amca bu cuma namazında da cemaatten ayrıydı.Kurban bayramında bayram namazına katılacağı doktorlar tarafından açıklanan Abdullah amcanın durumu cemaat tarafından coşkuyla karşılandı.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Arsenal Yeni Transferini Borsaya Bildirdi


Arsenal menejeri Arsen Wenger dünya futboluna yeni bir yıldız daha kazandırdı.Keşfettiği genç yetenekleri bir bir dünya futboluna sunan Wenger'in bu seferki yıldızı Togo'dan.Henüz 1 yaşında olan genç yetenek uzun süredir Wenger tarafından takip edilmekte.Bu transfer hakkında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Wenger şunları söyledi;"anne rahmine düştüğü günden beri ekibimiz tarafından takip edilmekte.Anne karnındayken attığı tekmelerden gelecek olduğunu anladığımız oyuncu AMF,DMF,SS ve CF özelliklerinde oynayabiliyor.Kondisyon açısından herhangi bir eksiği yok.Kendisine uygulamış olduğumuz antrenman programı doğrultusunda çalışmalarına ülkesi Togo'da devam etmekte."Genç yıldızın önümüzdeki ay İngiltere'ye gelmesi bekleniyor.
Togo'da ise bu transferin açıklanması sevinçle karşılandı.Genç oyuncunun kabilesine İngiliz ekibi tarafından modern av aletleri ve yiyecek gönderildi.Transfere harcanan para konusunda ise İngiliz ekibinden herhangi bir açıklama yapılmadı.

12 Ekim 2010 Salı

Titanic Türk Gemisi Olsaydı:)


- muhtemelen jack'in boy vermesini isteyen bir grup tarafından jack denize itilirdi.
yola çıkarken;
"bu gemiyi tanrı bile batıramaz" denmezdi.
onun yerine;
"bu gemi siksen batmaz" denirdi.
orkestra gemi batana kadar kolbastı çalardı.
a:necati gemi yana mı yatıyo lan
f:yok olm ya sağ tarafa toplanmış bizimkiler
ses duyulur...
- gemi batıyor gemi su alıyor
a:anını zikim fuat gittik olum manita ile hayallerim vardı
f:olm 22 binlik iddia kuponu yattı olum
a:kaptan sola çevir sola hadi be hacı hadi be hacı
f:olm gemi yan batıyor amuha koduklarım aşk yaşıyor.
-buz dağı bizi teğet geçti hamdolsun
-gemi batıyooooooooor!
+batsın lan ne olacak? ne yaygara yapıyorsun?
-kendinde misin lan sen? su kaç derece haberin var mı? buz denizindeyiz oğlum.
+ya bırak ben askerde eksi 273 dereceyi gördüm.
-kıble ne tarafta kalıyor kaptan?
+komplo var abi
-tabi yaaa!
+türkler yaptı ya dünyanın en büyük gemisini çekemedi adamlar.
-ben biliyorum abi o buz dağını oraya amerika koydu.
gemi batmaya başlamışken;
bir türk diğer bir türk'e : cenabetsin dimi lan?!

11 Ekim 2010 Pazartesi

Karanlığın Aydın Yüzleri



sosyalizm,
yani şu demek ki, dayı kızı,
sosyalizm,
senin anlayacağın yani,
el kapısının yokluğu değil de
imkansızlığı.
ekmeğimizde tuz,
kitabımızda söz,
ocağımızda ateş oluşu hürriyetin,
yahut, başkası yel de,
sen yaprakmışsın gibi titrememek,
bunun tersi yahut...
sosyalizm,
devirmek dağları elbirliğiyle,
ama elimizin öz biçimi,
öz sıcaklığını yitirmeden.
yahut, mesela,
sevgilimizin bizden ne şan, ne para,
vefadan başka bişey beklemeyişi...
sosyalizm,
yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,
yahut, mesela,
- bu seni ilgilendirmez henüz-
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü...

Nazım Hikmet

Mesutlu Almanya,Mesutlu Real....


Mesut Özil...son zamanlar da Türkiye'de en çok tartışılan isimlerden biri.İsmi duyuluncaya kadar Türkiye'de hiç bir futbol otoritesi tarafından ismi bilinmeyen futbolcuda diyebiliriz.Ne zaman ki Alman Milli formasını giydi tartışmaya başladık.Dünya Kupası'nda Alman formasıyla gol attı asist yaptı,dünyanın en büyük kulübü R.Madrid'e transfer olundu gururumuz oldu.Ta ki geçen akşam Almanya'nın milli takımımızla oynadığı maça kadar.Sonra da en çok tartışılan isim oldu.Tribündeki binlerce kişi tarafından ıslıklandı.Her neyse o kadar önemli değil çıktı golünü de attı.Almanya'ya maçı kaybetmemize rağmen Mesut'un golünü attıktan sonra sevinmemesi yurtta sevgi gösterileriyle karşılandı.Mesut'un bu davranışı kendisine karşı olan sempatinin de artmasına neden oldu.Hafta sonu Mesutlu Real'in maçını yine kaçırmayız.Sahi Türk basınının R.Madrid'ten sürekli Mesutlu Real diye bahsetmesi Madrid ekibini bi basın açıklaması yapmak zorunda bıraktı.Açıklama şu şekilde:"Kulübümüz Mesuttan ibaret bi takım değildir.Kadromuzda bi çok dünya yıldızı bulunmaktadır ve bundan sonra da bu şekilde olacaktır.Mesut'da bu futbolculardan biridir.1 gol attı 3 haftadır bu gol hala Türkiye'de yayınlanmakta ve Real maçlarında ntvspor'un spikerleri maçımızı anlatırken Mesut'un takım arkadaşı bilmem kim,Mesutlu kullandığı taç atışların da bile yapılan mübağalalar takım içinde ikiliklere neden olmakta ve en pahalı tranferlerimizden C.Ronaldo'da bile Mesut karşısında ezik bi durumda..."evet görüldüğü gibi Mesut gittiği her yerde sorun.En iisimi Mesut sen futbolu bırak a.q

10 Ekim 2010 Pazar


Üzgün bi Keman sesine karışan,hüzünlü bi gitar eşliğiyle başlayınca şarkı,,

ezgisinde bile ilk anda içinizde kararsız bi bulut peydahlanıverir aniden,,

artık nereye yağacağına karar verene dek o bulut öylece dolanır durur yüreğinizde

ki zaten o anda sözleri gelir şarkının ki artık “nereye yağarsa yağsın beee”

dedirtir size

ve salarsınız kendinizi

ve kaybolursunuz….........

“senden uzakta,,hep bir şeyler eksik..

gönlümde derman yok inan bir nefeslik…”

(nerde benim sigarammmm…)canınız anında bi sigara ister,,

ki eğer o an dudağınızda bi tane yoksa…

“ne bir avuntu,,ne de biraz ümit..

ne yaptın bana nedir bu sesizlik…”

(offff….bu kadehi ben azmı koymuştum kendime çok çabuk boşaldı yaa)

“içimde bir şey acıyor,,sen gelince aklıma…

her şeyim…….

yerine sevememmmmm….”

bu aradaki “her şeyim”i öyle bi der ki,offf ...çok güzel demiyorum başka bişey bu…

“yerine sevemem,,yerine sevemem….

Razıyım yapayalnız tükensin yıllarım ama

Yerine sevemem,,yerine sevemem

Olmuyor,,denedim yinede yerine sevemedim her şeyiiiiiiii”

Diye devam eder şarkı…çok fazla iddalıdır bu kısmı,,

”razıyım yapayalnız tükensin yıllarım ama,,yerine sevemem…..”

Sanmıyorum ki bu şarkıdaki şekilde bi insan bi ömür kendini tek bi kişiye adasın…

uzakken hemde o kişiye….

Birini kim bu kadar sevebilir ki ?

kim yalnızlığa göğüs geripte geçirir yıllarını bi sevginin anısıyla…?

var mı böyle seven insanlar ?

ve bu ve buna benzer sorular üşüşür aklınıza bi anda…

ama düşünmek istemezsiniz,,bi yudum ve bi nefes…devam edersiniz……

bi ahhh la beraber dudağınızda en fazla….

ki "aslında kimse kimsenin yerine sevilmez" diye geçer aklınızdan zaten o an…

herkes başka sevilir,,herkes yeniden ve

ve herkes farklı…..

herkese yeni sayfa açar yürek,,

aynı sayfa silinip kullanılmaya çalışılmaz sürekli……

en azından böyle benim yüreğin çalışma şekli : )