31 Aralık 2010 Cuma

Seneye Görüşürüz:))

Evet 2010 yılının son yazısını giriyorum. Ama bu yıl nedense yıl başı bana hiçbir şey ifade etmiyor. Acaba bu seneyi evde geçireceğimden olabilir mi? Aslında acabası falan yok paramız olsaydı böyle karamsar da düşünmezdim. Neyse bizim de bu sene arkadaşlarla tek tesellimiz polyanna yapmak oldu. Son paralarımızı da çar çur etmeyelim. Zaten zor durumdayız. Hem zaten iki bayramdır evimize gitmeyen biz değil miyiz... Hem nedir bu yılbaşında kendini eğlenme zorunda hissetmek. Paramız olduğunda zaten eğlenmeye gideriz, her yılbaşında da hesabı hep kitlemediler mi? Ertesi gün baş ağrısıyla uyandığımızda ve bi kaç gün sonrada cebimizdeki paralar bitince ne vardı sanki dışarıya çıkmaya diyen bizdik...

Her neyse bugün 2010 yılının son günü ve en iğrenç espirilerinde yapıldığı gün. Seneye görüşürüz, haydi kendine iyi bak uzun bi süre görüşemeyeceğiz gibi salak espirileri bolca duyabilirsiniz. Bu senede yılbaşında bi yerlere gidemiyorum diye ne kadar da kötüledim... Param olsaydı tam aksini düşünecektim biliyorum. Başka bi eğlenmeye gidemeyen arkadaşımın da dediği gibi bunlar kapitalizmin bizi sömürmek için yaptıkları...

Öyle ya da böyle bu sene evdeyiz... Ne yapalım sağlık olsun. 2010 yılının muhasebesini yaptığımda tek sıkıntımın para olduğu belli. Açıkçası pekte önemi yok. Benim ve sevdiklerimin sağlığı yerinde. Aslında 2010 yılı benim için çokta iyi geçtiğini söyleyebilirim. Okul olsun, arkadaşlarımla geçirdiğim güzel günlerle aklımda kalacak 2010 benim için ama 2010 yılının benim açımdan baktığım zaman en önemli günleri ağustos ayı sonunda geçtiğini söyleyebilirim.

Bu yıl ülkemizin en büyük spor organizasyonu olana FİBA Dünya Basketbol Şampiyonası ülkemizde düzenlendi ve bu organizasyon içerisinde yer aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Malum gazetecilik son sınıf öğrencisiyim bu organizasyonda da basın görevlisi olarak yer almanın yeri benim için çok önemliydi ve bu mesleği de açıkçası yapıp yapamayacağım burada belli olacaktı. Burada süper 10 gün geçirdim diyebilirim. Hem işimi yaptım, hem farklı ülkelerden insanları tanıdım, televizyondan tanıdığım kişilerle konuşma fırsatı buldum ve bir çok dünya yıldızını da yakından izleme fırsatım oldu.

İşte 2010 yılını da iyi kötü geride bıraktım. 2011 için açıkçası kimseye iyi dileklerde bulunmak gibi bi niyetimde yok. Aklı selim insanlar nerede nasıl davranacaklarını bildiklerinden yeni yıl onlar için zaten iyi geçecek. Sağlığınız yerinde olsun. Seneye görüşürüz...:)))

28 Aralık 2010 Salı

Erkek Olmak Gibisi Yok...

Dün yine her zamanki gibi Bekir'le sabahladık yine her zamanki gibi sabahın beşinde mutfakta kahvemizi içmeye başladık. Neyse öyle böyle konuşurken laf kızlara geldi. Kız olsak acaba ne yapardık durum değerlendirmesi yaptık ve iyi ki erkek olmuşuz dedik. İşte sebepleri;


1. Vücudundaki kılları mütemadiyen aldırmak zorunda değilsin.
2. Bıyıkların utanç değil çoğu zaman övünç kaynağıdır.
3. Beş günlük tatil için ufak bir çanta yeterlidir.
4. Her kavanozu tek başına açma kabiliyetine sahipsindir.
5. Tazelemek zorunda olduğun bir makyajın olmadığı için zırt pırt tuvalete gitmezsin.
6. Kilo aldığında dostların sana acıyarak bakmaz.
7. Ayakkabılarının topuğu ve tırnağın asla kırılmaz, çorabın kaçmaz.
8. Göbeğin bile bir çekicilik unsuru olarak sunulabilir. "Bu göbek değil sevgilim, aşk halkası.."
9. İş görüşmelerinde kalça ve gögüslerinin güzelliği hiç önemli değildir.
10. Pişireceğin hayvanı kendin avlayabilecek güçtesindir.
11. Duş yapman ve giyinmen en fazla on dakika sürer.
12. Gereksiz eşyaların bulunduğu bir çantayı taşıma alışkanlığın yoktur. Ceketini alıp çıkarsın.
13. Beşli paket halindeki donların fiyatı, tek bir sütyeninki kadardır.
14. 40 yasına da gelsen kimse evde kaldığını iddia edemez.
15. Çişinle İtalyanca " Seni Seviyorum " yazabilecek kadar kabiliyetlisindir.
16. Yüzündeki tüm renkler orjinaldir ve ne silince, ne yağmurda, ne de ağlayınca çıkar.
17. Arkadaşına yarım saatte bir arkanı kontrol ettirmek zorunda kalmazsın.
18. Bira şisesini açacak kullanmadan açmanın en az beş yolunu bilirsin.
19. Sohbet ettiğin insanlar bakışlarını göğüslerine doğru kaydırmaz.
20. Sokakta muz yemen hiç ayıp sayılmaz.
21. Evlenince soyadını değiştirmek zorunda kalmazsın.
22. Kız arkadaşın kıyafetine karışmaz.
23. Karşı cinsle eşit olduğunu kanıtlamak için ömrünü adanmış hemcinslerin yoktur.
24. Kahvehaneler, stadyumlar, sırf senin daha keyifli bir hayat sürmen için vardır.
25. Topuklu ayakkabı gibi bir şeyin üstünde hokkabazlık yapmak zorunda değilsin.
26. "Erkek Hastalıkları Uzmanı" diye bir kavram yoktur.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Kıssadan Hisse Falan Filan...

Lise öğretmeniyle karşılan genç, üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyduğunu söyler.

Öğretmeni sorar: "Peki şimdi neden gitmiyorsun?"

Öğrenci: "Çünkü artık yirmi beş yaşındayım. Evliyim, bir çocuğum var ve üniversiteyi bitirmem dört yılımı alır." der.

Öğretmen başka bir soru sorar: "Peki bana söyler misin, eğer üniversiteye devam edersen bitirdiğinde kaç yaşında olacaksın?"
Öğrenci: "Tabi ki yirmi dokuz" der.

Öğretmen: "Peki devam etmezsen kaç yaşında olacaksın?"
Öğrenci bir anlam çıkartmaya çalışarak: "Yirmi dokuz" diye cevap verir.

Ardından öğretmenin ne demek istediğini anlayarak şöyle devam eder: "Evet dört yıl sonra yirmi dokuz yaşında olacağım. Üniversiteye gitsem de gitmesem de..."

Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en güzel şey zihni genç tutmaktır...

Henry Ford

23 Aralık 2010 Perşembe

Bekçi

Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak,500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür ; ''Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak''. Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.Bir süre sonra ''İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz'' diye düşünülerek, 1.000'er TL maaşla, iki denetmen işe alınır,biri denetim yapar diğeri raporları yazar. Bir süre sonra'' Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek '' diye tartışılır ve 1.500'er TL maaşla, bir malimüsavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır. Bir süre sonra ;''Peki bunlardan kim sorumlu olacak.'' Diye düşünülür ve 5.000 TLmaaşlı bir müdür ve 3.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Armanın Gururu Sarı Melekler

Dünya Kulüpler arası Voleybol Şampiyonası'nda Fenerbahçe Acıbadem Bayan voleybol takımımız finalde Brezilya'nın son şampiyonu Sollys Ososca'yı 3-0 mağlup ederek dünya şampiyonu oldu.

Maçı başından sonuna kadar üstün götüren Sarı Melekler Ososca önünde rahat bir galibiyet aldı. Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen turnuvada Sarı Melekler turnuvanın ilk maçında finalde karşılaştığı Ososca'yı yine aynı skorla mağlup ederken, ikinci maçında Federbrau'yu 3-0, yarı finalde Mirador'u 3-0 ve finalde tekrar Ososca'yı 3-0 geçerlerken turnuvada hiç bir rakibine de set vermemiş oldu.

Dünya Şampiyonu olana Sarı Meleklerde Skowronska turnuvanın en değeli ve en skorer ismi seçilirken, Eda Erdem ise en iyi servis atan oyuncu seçildi. Sarı Melekler yarın saat 11:00'da Türkiye'ye gelecekler. Bize bu gururu yaşatan Sarı Meleklere binlerce kere teşekkür ederiz.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Abdullah Gül ve Recep Tayyip; Size Alışamadım

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ve Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan size alışamadım.


Yanlış anımsamıyorsam Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da Başbakan olduğu dönemde bir teğmen Turgut özala telgraf çekerek size alışamadım demişti.

O dönemin yasa uygulayıcıları açıkçası yasayı hükümet edenlerin çıkarlarına göre kullananların emri ile o onurlu teğmene çektirmedikleri acıyı bırakmadılar. Apoletini sökmekten tutun da, görevden almayı gündeme getirdiler.

Hatta işi o kadar ileri götürdüler ki, sevgili yurtsever teğmenimizi hapse koymayı dahi düşündüler.


Şimdi o teğmen hangi acılar, hangi sancıları çekti bilemem. Görevinden alındı mı alınmadı mı, hapse atıldı mı atılmadı mı bilemiyorum.

Çünkü ben de dövletin (dövlet, çünkü bizde devlet yok; dövlet var, dövüp yönetiyor) elinde bulunan bilgi edinme kaynakları yok. Çünkü benim elimde MİT’in, itin bilgileri yok. Ben şimdi o teğmenin yolundan gidiyorum.


Çünkü bu memleketi seven, bu toprakların üzerinde yaşayan emekçi halkların düşüncelerine o teğmen yol gösterici olmuştu.


Ben de şimdi aynı şeyi söylüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan size alışamadım.

Sevgili dünya ozanımız Nazım Hikmet, Menderes için şöyle demişti:
Senin ana rahmine düştüğün gün Milletinin en kara günüdür.

Ben de size aynı şeyi söylüyorum.

Şimdi beynimin hiçbir hücresinden kuşku duymadan şunu söylüyorum: Elinizin altındaki mahkemelere bir tek işaretinizle emrinize koşarak suç sizde olsa bile sizin çıkarınıza karar verecek hakimlere, savcılara sahipsiniz.


Ben İlyas Salman olarak Malatya Arguvan ilçesi Asar köyü nüfusuna kayıtlı ... Nüfus cüzdanı örneğim
Soyadı: Salman
Adı: İlyas:
Baba Adı: Vahap
Ana Adı: Hafize
Doğum Yeri: Arapkir
Doğum Tarihi: 14.1.1949
Medeni Hali: Evli

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan; Size hodri meydan diyorum ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri hukuk kurallarına göre sizi mahkemeye davet ediyorum.

Bir tek şartım var: Sizin de avukatınız olmayacak benim de avukatım olmayacak. Çünkü size güvenmiyorum. AKP’li bir avukatı seçersiniz, AKP’li bir hakimi seçersiniz. Kanunları size göre yorumlar, kanunları size göre yorar; bu sayede kanunlar bitkin düşer.

Ben bütün samimiyetimle söylüyorum. Kanunların tarafsız uygulanmasından yanayım. Gerçi kapitalist sistemde kanunlar ne kadar tarafsız uygulanır? Bu konuda kuşkularım değil, yerine göre tespitlerim var.

Bunları neden söylüyorum? 24 Kasım’da Dünya Öğretmenler Günü kutlanıyordu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül öğretmenlere yönelik daha doğrusu öğretenlere yönelik bir takım lafızlar etti.

Örneğin dünyayı değiştirecek çocuklarımızı sizler yetiştireceksiniz dedi.

Acaba Abdullah Gül dünyanın değişip gelişmesinden yana mı, ya da dünyanın milattan sonra 600. yıllardaki haline dönmesinden yana mı?

Sayın Abdullah Gül’ün konuşmasında en dikkatimi çeken şey şu oldu: Başöğretmenimiz Mustafa Kemal’den hiç söz etmedi.

Acaba Abdullah Gül o koltukta oturmasını Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına borçlu değil mi?

Ben yüzde 47’nin değil yüzde 53’ün adına yazıyorum. nİnanıyorum ki Abdullah Gül de, Recep Tayyip Erdoğan da yüzde 47’nin adamları.

Biz % 53 olarak şunu soruyoruz: Bir torba kömür vererek oyunu aldığınız aptal kalabalığının mı yanındasınız, kendini satmamış yüzde 53’ün mü yanındasınız? Ya da ikilimi oynuyorsunuz.
İyi çiftetelliler!

İlyas SALMAN

19 Aralık 2010 Pazar

Bizim İçin Dayan LEFTER....

Tribünler bağırdı binlerce kere:
Ver LEFTER'e yaz deftere.
Bitti kalem doldu defter,
Bizim için dayan LEFTER...

18 Aralık 2010 Cumartesi

Neyzen Tevfik...

Olmuşu varken yeme meyvenin hamını,
Helali varken s.kme mahremin ..mını,
Güvenme her dostunun yoğurduna sütüne
Sonra sokar kazığı taa g.tünün dibine...

14 Aralık 2010 Salı

Hoşgörü Üzerine

Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü, hoşgörü doğanın ilk yasasıdır... Eğer aklınla öfkeni yenemiyorsan, kendini insandan sayma...

Voltaire

9 Aralık 2010 Perşembe

Türk Olmak

* Telefon çaldığında yanına gidip bir daha çalmasını beklemektir.
* Okuduğun kitabın ön sözünü atlamaktır.
* Yemek yediğin kaşığı tatlı yemeden önce yalayıp temizlemektir.
* Yemeğin tadına bakmadan tuz atmaktır.
* Boyalıdır dokunmayınız! yazısını gördüğü halde parmağıyla kontrol etmektir.
* Bulmacada kadın veya erkek fark etmeden kaş, sakal, bıyık çizmektir.
* Yabancı şarkıları bilmediği halde söylüyormuş gibi yapmaktır.
* Burnunu sildiği peçenin içine ne çıktı diye açıp bakmaktır.
* Okul formalı birisini gördüğünde nereden geliyorsun diye sormaktır.
* Belli bir yaşa kadar biber dolmasının içini yeyip dışını bırakmaktır.
* Napıyorsun sorusuna sanki nasılsın sorulmuş gibi iyi diye cevap vermektir.
* Google'de kendi adını aramaktır.
* Bunları okuyup harbi lan diyebilmektir....:)

8 Aralık 2010 Çarşamba

Bursaspor Tarih Yazdı

Bursaspor dün akşam İskoç temsilcisi G. Rangers ile oynadığı son Şampiyonlar Ligi mücadelesinde ilk puanını aldı.

Fenerbahçe'nin 0 puanlık rekorunu egale etmesi beklenen Bursaspor, Sercan Yıldırım'ın 79. dakikada attığı golle de Şampiyonlar Ligi tarihine geçme fırsatını kaçırmasına rağmen ez az gol atan takım olarak bi şekilde tarihe geçmeyi başardı.

Bursaspor'un, geçen hafta Beşiktaş ile oynadığı maç öncesi çıkan olaylar sebebiyle ve G. Rangers maçından puan çıkarmasının ardından sevinç gösterilerinin de beklenenin altında yaralan ve gözaltılar herkesi şaşırttı. Maç sonrası maganda kurşunuyla yaralanan sayıyı 17 iken, arabaların camlarından çıkarak sevinenlerden ve yaşanan trafik kazaların da yaralananlar ise 20 kişi. Ayrıca yaptıkları taşkınlıklar sonucu gözaltına alınan kişi sayısı ise 33.

Ana haber bültenlerine konu olacak kadar olayın yaşanmaması da kanalları sıkıntıya soktu. Bunların yanı sıra dün akşam oynan maçta Bursaspor'un beraberlik golünde Star Tv spikerinin gol sevincini abartması ise facebook gibi paylaşım sitelerinde günün videosunda ilk sırayı aldı. Gol sonrası 2 oldu diye bağıran spikerin işine son verilirken, toplumsal baskı yüzünden de sokağa çıkamaz oldu.

Alienation Nedir?

İnsanın, çevresinden, işinden emeğinin ürününden ya da benliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu dile getiren kavramdır. Çağdaş yaşamın çözümlenmesinde çok kullanılan bu kavram değişik anlamlara gelir.

Güçsüzlük: İnsanın geleceğini kendisi değil, dış etkenlerin, yazgının, şansın ya da kurumların belirlediğini düşünmesi.

Anlamsızlık: Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da yaşamın anlamsız olduğu düşüncesi.

Kuralsızlık: Toplumca benimsenmiş davranış kurallarına bağlılık duygusunun yokluğu ve dolayısıyla davranış sapmalarının, güvensizliğin, sınırsız bireysel rekabetin yaygınlaşması.

Kültürel yaygınlaşma: Toplumdaki yerleşik değerlerden kopma duygusu.

Toplumdan yalıtlanma: Toplumsal ilişkilerden dışlanma ya da yalnız kalma duygusu.

Kendine yabancılaşma: İnsanın şu ya da bu şekilde kendi gerçeğini kavrayamaması.

Terimi en iyi bilen anlamıyla Karl Marx kullanmıştır. Marx'a göre bu kavram, insansal ürünlerin insanı boyunduruğu altına alan karşıt güçler haline gelmeleri ve bunun sonucu olarak da insanı insan olmaya dönüştürmeleri sürecini dile getirir. Tarihsel süreçte insan, tarihsel ve toplumsal yasaların bilgisini edinip onlara egemen olmamasından ötürü, toplumsal gelişmeyi insansal özünü geliştirici biçimde geliştirmemiştir. Toplumsal yasaların bilincine varamadan toplumsal gelişmeyi bilinçle ve insanca yönetmek olanaksızdı. Bu bilgisizliğin sonucu olarak, tarihsel süreçte hep kendisine yabancı, eş deyişle insansal olmayan ürünler ortaya koymuştur. Bundan ötürü insan, yarattığı özdeksel ve tinsel dünyasını durmadan zenginleştirdiği halde bizzat kendisini özdeksel ve tinsel olarak durmadan yoksullaştırmıştır. Bunun sonucu olarak insan, bizzat kendi kendine yabancılaşmış ve insan olmayana dönüşmüştür.


7 Aralık 2010 Salı

Pis Moruk İtiraf Ediyor


İlişkinin başında " dünyamı değiştirdin " diyen kişi, sonunda mutlaka "biz ayrı dünyaların insanlarıyız " diyecektir...

İnsanın dünyasını değiştirecek tek kişi " Kendisidir " ...

Charles Bukowski

5 Aralık 2010 Pazar

Dokunmayın Şabanıma

Başbakan, Karadeniz gezisinde bi üniversiteyi ziyaret etmiş. Sınıfın birinde de öğrencilerle tanışmış. O karizmatik duruşuyla beden dilini de kullanarak bi konuşma yapmış. Etkili konuştuğunu düşünerek " Sorusu olan var mı? " demiş.

Temel; " Ben size 3 soru soracağım " demiş.

1. Bu kadar yıpranmış olmanız gerekirken oylarınız nasıl oldu da bu kadar arttı?
2. Özelleştirme adı altında bütün kurumları yabancılara sattınız, bunlardan ne kadar para kazanıldı?
3. Bu paralar nerede?

Tam bu sırada zil çalmış. Başbakan, " 2. derste devam ederiz " deyip çıkmış. Derse girince "nerede kalmıştık" diye sormuş.

Bu sefer Dursun ayağa kalkmış " bizim sorularımızı cevaplayacaktınız " deyince, Başbakan "iyi tekrar sorun" bakalım demiş.

Dursun; " size 5 sorum olacak":

1. İktidarda yıpranmış olmanıza rağmen oylarınızı nasıl arttırdınız?
2. Bütün önemli kurumları sattınız, ne kadar para kazanıldı?
3. Bu paralar nerede?
4.Tenefüz zili neden yarım saat erken çaldı?
5. Temel nerede?

Erdoğan'ı protesto eden öğrenciler hapis cezasına çarptırıldı. Kamu oyunda günlerce konuşulan bu olaylardan sonra üniversite öğrencileri arasında bu fıkra yayılmaya başladı...

Yaşamaya Dair

Diyelim ki hapisteyiz,
Yaşımızda elliye yakın,
Daha on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla,
Yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım,
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanılacak

Nazım HİKMET

4 Aralık 2010 Cumartesi

Sarhoştum Hatırlamıyorum

Akşamdan kalma adam, büyük bir baş ağrısıyla uyanır. Zorlukla gözlerini açıp, yerinden doğrularak, etrafına bakınmış. Komodinin üzerinde bir bardak su ve iki aspirin duruyor. Yatağın ucundaki elbiseleri de temiz ve ütülenmiş.

Aspirinleri içerken, komodindeki not dikkatini çekmiş; "Sevgilim günaydın. Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. Seni seviyorum".

Adam yataktan kalkıp kahvaltı için mutfağa gitmiş. Bakmış oğlu kahvaltı ediyor, masada da kendi kahvaltısı ve gazeteleri duruyor. Oturmuş kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş; Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun?

Dün gece saat 3'ü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonra da odanın kapısında kafanı çarptın, bir gözün morardı.
Adam şaşırmış vaziyette:

Anlayamadım o zaman niye her şey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?
Onu mu soruyorsun?

Annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp, pantolonunu çıkartmaya çalıştığında, "bayan beni yalnız bırakın, ben evli bir adamım" dedin.