31 Aralık 2010 Cuma

Seneye Görüşürüz:))

Evet 2010 yılının son yazısını giriyorum. Ama bu yıl nedense yıl başı bana hiçbir şey ifade etmiyor. Acaba bu seneyi evde geçireceğimden olabilir mi? Aslında acabası falan yok paramız olsaydı böyle karamsar da düşünmezdim. Neyse bizim de bu sene arkadaşlarla tek tesellimiz polyanna yapmak oldu. Son paralarımızı da çar çur etmeyelim. Zaten zor durumdayız. Hem zaten iki bayramdır evimize gitmeyen biz değil miyiz... Hem nedir bu yılbaşında kendini eğlenme zorunda hissetmek. Paramız olduğunda zaten eğlenmeye gideriz, her yılbaşında da hesabı hep kitlemediler mi? Ertesi gün baş ağrısıyla uyandığımızda ve bi kaç gün sonrada cebimizdeki paralar bitince ne vardı sanki dışarıya çıkmaya diyen bizdik...

Her neyse bugün 2010 yılının son günü ve en iğrenç espirilerinde yapıldığı gün. Seneye görüşürüz, haydi kendine iyi bak uzun bi süre görüşemeyeceğiz gibi salak espirileri bolca duyabilirsiniz. Bu senede yılbaşında bi yerlere gidemiyorum diye ne kadar da kötüledim... Param olsaydı tam aksini düşünecektim biliyorum. Başka bi eğlenmeye gidemeyen arkadaşımın da dediği gibi bunlar kapitalizmin bizi sömürmek için yaptıkları...

Öyle ya da böyle bu sene evdeyiz... Ne yapalım sağlık olsun. 2010 yılının muhasebesini yaptığımda tek sıkıntımın para olduğu belli. Açıkçası pekte önemi yok. Benim ve sevdiklerimin sağlığı yerinde. Aslında 2010 yılı benim için çokta iyi geçtiğini söyleyebilirim. Okul olsun, arkadaşlarımla geçirdiğim güzel günlerle aklımda kalacak 2010 benim için ama 2010 yılının benim açımdan baktığım zaman en önemli günleri ağustos ayı sonunda geçtiğini söyleyebilirim.

Bu yıl ülkemizin en büyük spor organizasyonu olana FİBA Dünya Basketbol Şampiyonası ülkemizde düzenlendi ve bu organizasyon içerisinde yer aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Malum gazetecilik son sınıf öğrencisiyim bu organizasyonda da basın görevlisi olarak yer almanın yeri benim için çok önemliydi ve bu mesleği de açıkçası yapıp yapamayacağım burada belli olacaktı. Burada süper 10 gün geçirdim diyebilirim. Hem işimi yaptım, hem farklı ülkelerden insanları tanıdım, televizyondan tanıdığım kişilerle konuşma fırsatı buldum ve bir çok dünya yıldızını da yakından izleme fırsatım oldu.

İşte 2010 yılını da iyi kötü geride bıraktım. 2011 için açıkçası kimseye iyi dileklerde bulunmak gibi bi niyetimde yok. Aklı selim insanlar nerede nasıl davranacaklarını bildiklerinden yeni yıl onlar için zaten iyi geçecek. Sağlığınız yerinde olsun. Seneye görüşürüz...:)))

28 Aralık 2010 Salı

Erkek Olmak Gibisi Yok...

Dün yine her zamanki gibi Bekir'le sabahladık yine her zamanki gibi sabahın beşinde mutfakta kahvemizi içmeye başladık. Neyse öyle böyle konuşurken laf kızlara geldi. Kız olsak acaba ne yapardık durum değerlendirmesi yaptık ve iyi ki erkek olmuşuz dedik. İşte sebepleri;


1. Vücudundaki kılları mütemadiyen aldırmak zorunda değilsin.
2. Bıyıkların utanç değil çoğu zaman övünç kaynağıdır.
3. Beş günlük tatil için ufak bir çanta yeterlidir.
4. Her kavanozu tek başına açma kabiliyetine sahipsindir.
5. Tazelemek zorunda olduğun bir makyajın olmadığı için zırt pırt tuvalete gitmezsin.
6. Kilo aldığında dostların sana acıyarak bakmaz.
7. Ayakkabılarının topuğu ve tırnağın asla kırılmaz, çorabın kaçmaz.
8. Göbeğin bile bir çekicilik unsuru olarak sunulabilir. "Bu göbek değil sevgilim, aşk halkası.."
9. İş görüşmelerinde kalça ve gögüslerinin güzelliği hiç önemli değildir.
10. Pişireceğin hayvanı kendin avlayabilecek güçtesindir.
11. Duş yapman ve giyinmen en fazla on dakika sürer.
12. Gereksiz eşyaların bulunduğu bir çantayı taşıma alışkanlığın yoktur. Ceketini alıp çıkarsın.
13. Beşli paket halindeki donların fiyatı, tek bir sütyeninki kadardır.
14. 40 yasına da gelsen kimse evde kaldığını iddia edemez.
15. Çişinle İtalyanca " Seni Seviyorum " yazabilecek kadar kabiliyetlisindir.
16. Yüzündeki tüm renkler orjinaldir ve ne silince, ne yağmurda, ne de ağlayınca çıkar.
17. Arkadaşına yarım saatte bir arkanı kontrol ettirmek zorunda kalmazsın.
18. Bira şisesini açacak kullanmadan açmanın en az beş yolunu bilirsin.
19. Sohbet ettiğin insanlar bakışlarını göğüslerine doğru kaydırmaz.
20. Sokakta muz yemen hiç ayıp sayılmaz.
21. Evlenince soyadını değiştirmek zorunda kalmazsın.
22. Kız arkadaşın kıyafetine karışmaz.
23. Karşı cinsle eşit olduğunu kanıtlamak için ömrünü adanmış hemcinslerin yoktur.
24. Kahvehaneler, stadyumlar, sırf senin daha keyifli bir hayat sürmen için vardır.
25. Topuklu ayakkabı gibi bir şeyin üstünde hokkabazlık yapmak zorunda değilsin.
26. "Erkek Hastalıkları Uzmanı" diye bir kavram yoktur.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Kıssadan Hisse Falan Filan...

Lise öğretmeniyle karşılan genç, üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyduğunu söyler.

Öğretmeni sorar: "Peki şimdi neden gitmiyorsun?"

Öğrenci: "Çünkü artık yirmi beş yaşındayım. Evliyim, bir çocuğum var ve üniversiteyi bitirmem dört yılımı alır." der.

Öğretmen başka bir soru sorar: "Peki bana söyler misin, eğer üniversiteye devam edersen bitirdiğinde kaç yaşında olacaksın?"
Öğrenci: "Tabi ki yirmi dokuz" der.

Öğretmen: "Peki devam etmezsen kaç yaşında olacaksın?"
Öğrenci bir anlam çıkartmaya çalışarak: "Yirmi dokuz" diye cevap verir.

Ardından öğretmenin ne demek istediğini anlayarak şöyle devam eder: "Evet dört yıl sonra yirmi dokuz yaşında olacağım. Üniversiteye gitsem de gitmesem de..."

Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en güzel şey zihni genç tutmaktır...

Henry Ford

23 Aralık 2010 Perşembe

Bekçi

Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak,500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür ; ''Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak''. Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.Bir süre sonra ''İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz'' diye düşünülerek, 1.000'er TL maaşla, iki denetmen işe alınır,biri denetim yapar diğeri raporları yazar. Bir süre sonra'' Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek '' diye tartışılır ve 1.500'er TL maaşla, bir malimüsavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır. Bir süre sonra ;''Peki bunlardan kim sorumlu olacak.'' Diye düşünülür ve 5.000 TLmaaşlı bir müdür ve 3.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Armanın Gururu Sarı Melekler

Dünya Kulüpler arası Voleybol Şampiyonası'nda Fenerbahçe Acıbadem Bayan voleybol takımımız finalde Brezilya'nın son şampiyonu Sollys Ososca'yı 3-0 mağlup ederek dünya şampiyonu oldu.

Maçı başından sonuna kadar üstün götüren Sarı Melekler Ososca önünde rahat bir galibiyet aldı. Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen turnuvada Sarı Melekler turnuvanın ilk maçında finalde karşılaştığı Ososca'yı yine aynı skorla mağlup ederken, ikinci maçında Federbrau'yu 3-0, yarı finalde Mirador'u 3-0 ve finalde tekrar Ososca'yı 3-0 geçerlerken turnuvada hiç bir rakibine de set vermemiş oldu.

Dünya Şampiyonu olana Sarı Meleklerde Skowronska turnuvanın en değeli ve en skorer ismi seçilirken, Eda Erdem ise en iyi servis atan oyuncu seçildi. Sarı Melekler yarın saat 11:00'da Türkiye'ye gelecekler. Bize bu gururu yaşatan Sarı Meleklere binlerce kere teşekkür ederiz.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Abdullah Gül ve Recep Tayyip; Size Alışamadım

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ve Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan size alışamadım.


Yanlış anımsamıyorsam Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da Başbakan olduğu dönemde bir teğmen Turgut özala telgraf çekerek size alışamadım demişti.

O dönemin yasa uygulayıcıları açıkçası yasayı hükümet edenlerin çıkarlarına göre kullananların emri ile o onurlu teğmene çektirmedikleri acıyı bırakmadılar. Apoletini sökmekten tutun da, görevden almayı gündeme getirdiler.

Hatta işi o kadar ileri götürdüler ki, sevgili yurtsever teğmenimizi hapse koymayı dahi düşündüler.


Şimdi o teğmen hangi acılar, hangi sancıları çekti bilemem. Görevinden alındı mı alınmadı mı, hapse atıldı mı atılmadı mı bilemiyorum.

Çünkü ben de dövletin (dövlet, çünkü bizde devlet yok; dövlet var, dövüp yönetiyor) elinde bulunan bilgi edinme kaynakları yok. Çünkü benim elimde MİT’in, itin bilgileri yok. Ben şimdi o teğmenin yolundan gidiyorum.


Çünkü bu memleketi seven, bu toprakların üzerinde yaşayan emekçi halkların düşüncelerine o teğmen yol gösterici olmuştu.


Ben de şimdi aynı şeyi söylüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan size alışamadım.

Sevgili dünya ozanımız Nazım Hikmet, Menderes için şöyle demişti:
Senin ana rahmine düştüğün gün Milletinin en kara günüdür.

Ben de size aynı şeyi söylüyorum.

Şimdi beynimin hiçbir hücresinden kuşku duymadan şunu söylüyorum: Elinizin altındaki mahkemelere bir tek işaretinizle emrinize koşarak suç sizde olsa bile sizin çıkarınıza karar verecek hakimlere, savcılara sahipsiniz.


Ben İlyas Salman olarak Malatya Arguvan ilçesi Asar köyü nüfusuna kayıtlı ... Nüfus cüzdanı örneğim
Soyadı: Salman
Adı: İlyas:
Baba Adı: Vahap
Ana Adı: Hafize
Doğum Yeri: Arapkir
Doğum Tarihi: 14.1.1949
Medeni Hali: Evli

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan; Size hodri meydan diyorum ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri hukuk kurallarına göre sizi mahkemeye davet ediyorum.

Bir tek şartım var: Sizin de avukatınız olmayacak benim de avukatım olmayacak. Çünkü size güvenmiyorum. AKP’li bir avukatı seçersiniz, AKP’li bir hakimi seçersiniz. Kanunları size göre yorumlar, kanunları size göre yorar; bu sayede kanunlar bitkin düşer.

Ben bütün samimiyetimle söylüyorum. Kanunların tarafsız uygulanmasından yanayım. Gerçi kapitalist sistemde kanunlar ne kadar tarafsız uygulanır? Bu konuda kuşkularım değil, yerine göre tespitlerim var.

Bunları neden söylüyorum? 24 Kasım’da Dünya Öğretmenler Günü kutlanıyordu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül öğretmenlere yönelik daha doğrusu öğretenlere yönelik bir takım lafızlar etti.

Örneğin dünyayı değiştirecek çocuklarımızı sizler yetiştireceksiniz dedi.

Acaba Abdullah Gül dünyanın değişip gelişmesinden yana mı, ya da dünyanın milattan sonra 600. yıllardaki haline dönmesinden yana mı?

Sayın Abdullah Gül’ün konuşmasında en dikkatimi çeken şey şu oldu: Başöğretmenimiz Mustafa Kemal’den hiç söz etmedi.

Acaba Abdullah Gül o koltukta oturmasını Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına borçlu değil mi?

Ben yüzde 47’nin değil yüzde 53’ün adına yazıyorum. nİnanıyorum ki Abdullah Gül de, Recep Tayyip Erdoğan da yüzde 47’nin adamları.

Biz % 53 olarak şunu soruyoruz: Bir torba kömür vererek oyunu aldığınız aptal kalabalığının mı yanındasınız, kendini satmamış yüzde 53’ün mü yanındasınız? Ya da ikilimi oynuyorsunuz.
İyi çiftetelliler!

İlyas SALMAN

19 Aralık 2010 Pazar

Bizim İçin Dayan LEFTER....

Tribünler bağırdı binlerce kere:
Ver LEFTER'e yaz deftere.
Bitti kalem doldu defter,
Bizim için dayan LEFTER...

18 Aralık 2010 Cumartesi

Neyzen Tevfik...

Olmuşu varken yeme meyvenin hamını,
Helali varken s.kme mahremin ..mını,
Güvenme her dostunun yoğurduna sütüne
Sonra sokar kazığı taa g.tünün dibine...

14 Aralık 2010 Salı

Hoşgörü Üzerine

Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü, hoşgörü doğanın ilk yasasıdır... Eğer aklınla öfkeni yenemiyorsan, kendini insandan sayma...

Voltaire

9 Aralık 2010 Perşembe

Türk Olmak

* Telefon çaldığında yanına gidip bir daha çalmasını beklemektir.
* Okuduğun kitabın ön sözünü atlamaktır.
* Yemek yediğin kaşığı tatlı yemeden önce yalayıp temizlemektir.
* Yemeğin tadına bakmadan tuz atmaktır.
* Boyalıdır dokunmayınız! yazısını gördüğü halde parmağıyla kontrol etmektir.
* Bulmacada kadın veya erkek fark etmeden kaş, sakal, bıyık çizmektir.
* Yabancı şarkıları bilmediği halde söylüyormuş gibi yapmaktır.
* Burnunu sildiği peçenin içine ne çıktı diye açıp bakmaktır.
* Okul formalı birisini gördüğünde nereden geliyorsun diye sormaktır.
* Belli bir yaşa kadar biber dolmasının içini yeyip dışını bırakmaktır.
* Napıyorsun sorusuna sanki nasılsın sorulmuş gibi iyi diye cevap vermektir.
* Google'de kendi adını aramaktır.
* Bunları okuyup harbi lan diyebilmektir....:)

8 Aralık 2010 Çarşamba

Bursaspor Tarih Yazdı

Bursaspor dün akşam İskoç temsilcisi G. Rangers ile oynadığı son Şampiyonlar Ligi mücadelesinde ilk puanını aldı.

Fenerbahçe'nin 0 puanlık rekorunu egale etmesi beklenen Bursaspor, Sercan Yıldırım'ın 79. dakikada attığı golle de Şampiyonlar Ligi tarihine geçme fırsatını kaçırmasına rağmen ez az gol atan takım olarak bi şekilde tarihe geçmeyi başardı.

Bursaspor'un, geçen hafta Beşiktaş ile oynadığı maç öncesi çıkan olaylar sebebiyle ve G. Rangers maçından puan çıkarmasının ardından sevinç gösterilerinin de beklenenin altında yaralan ve gözaltılar herkesi şaşırttı. Maç sonrası maganda kurşunuyla yaralanan sayıyı 17 iken, arabaların camlarından çıkarak sevinenlerden ve yaşanan trafik kazaların da yaralananlar ise 20 kişi. Ayrıca yaptıkları taşkınlıklar sonucu gözaltına alınan kişi sayısı ise 33.

Ana haber bültenlerine konu olacak kadar olayın yaşanmaması da kanalları sıkıntıya soktu. Bunların yanı sıra dün akşam oynan maçta Bursaspor'un beraberlik golünde Star Tv spikerinin gol sevincini abartması ise facebook gibi paylaşım sitelerinde günün videosunda ilk sırayı aldı. Gol sonrası 2 oldu diye bağıran spikerin işine son verilirken, toplumsal baskı yüzünden de sokağa çıkamaz oldu.

Alienation Nedir?

İnsanın, çevresinden, işinden emeğinin ürününden ya da benliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu dile getiren kavramdır. Çağdaş yaşamın çözümlenmesinde çok kullanılan bu kavram değişik anlamlara gelir.

Güçsüzlük: İnsanın geleceğini kendisi değil, dış etkenlerin, yazgının, şansın ya da kurumların belirlediğini düşünmesi.

Anlamsızlık: Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da yaşamın anlamsız olduğu düşüncesi.

Kuralsızlık: Toplumca benimsenmiş davranış kurallarına bağlılık duygusunun yokluğu ve dolayısıyla davranış sapmalarının, güvensizliğin, sınırsız bireysel rekabetin yaygınlaşması.

Kültürel yaygınlaşma: Toplumdaki yerleşik değerlerden kopma duygusu.

Toplumdan yalıtlanma: Toplumsal ilişkilerden dışlanma ya da yalnız kalma duygusu.

Kendine yabancılaşma: İnsanın şu ya da bu şekilde kendi gerçeğini kavrayamaması.

Terimi en iyi bilen anlamıyla Karl Marx kullanmıştır. Marx'a göre bu kavram, insansal ürünlerin insanı boyunduruğu altına alan karşıt güçler haline gelmeleri ve bunun sonucu olarak da insanı insan olmaya dönüştürmeleri sürecini dile getirir. Tarihsel süreçte insan, tarihsel ve toplumsal yasaların bilgisini edinip onlara egemen olmamasından ötürü, toplumsal gelişmeyi insansal özünü geliştirici biçimde geliştirmemiştir. Toplumsal yasaların bilincine varamadan toplumsal gelişmeyi bilinçle ve insanca yönetmek olanaksızdı. Bu bilgisizliğin sonucu olarak, tarihsel süreçte hep kendisine yabancı, eş deyişle insansal olmayan ürünler ortaya koymuştur. Bundan ötürü insan, yarattığı özdeksel ve tinsel dünyasını durmadan zenginleştirdiği halde bizzat kendisini özdeksel ve tinsel olarak durmadan yoksullaştırmıştır. Bunun sonucu olarak insan, bizzat kendi kendine yabancılaşmış ve insan olmayana dönüşmüştür.


7 Aralık 2010 Salı

Pis Moruk İtiraf Ediyor


İlişkinin başında " dünyamı değiştirdin " diyen kişi, sonunda mutlaka "biz ayrı dünyaların insanlarıyız " diyecektir...

İnsanın dünyasını değiştirecek tek kişi " Kendisidir " ...

Charles Bukowski

5 Aralık 2010 Pazar

Dokunmayın Şabanıma

Başbakan, Karadeniz gezisinde bi üniversiteyi ziyaret etmiş. Sınıfın birinde de öğrencilerle tanışmış. O karizmatik duruşuyla beden dilini de kullanarak bi konuşma yapmış. Etkili konuştuğunu düşünerek " Sorusu olan var mı? " demiş.

Temel; " Ben size 3 soru soracağım " demiş.

1. Bu kadar yıpranmış olmanız gerekirken oylarınız nasıl oldu da bu kadar arttı?
2. Özelleştirme adı altında bütün kurumları yabancılara sattınız, bunlardan ne kadar para kazanıldı?
3. Bu paralar nerede?

Tam bu sırada zil çalmış. Başbakan, " 2. derste devam ederiz " deyip çıkmış. Derse girince "nerede kalmıştık" diye sormuş.

Bu sefer Dursun ayağa kalkmış " bizim sorularımızı cevaplayacaktınız " deyince, Başbakan "iyi tekrar sorun" bakalım demiş.

Dursun; " size 5 sorum olacak":

1. İktidarda yıpranmış olmanıza rağmen oylarınızı nasıl arttırdınız?
2. Bütün önemli kurumları sattınız, ne kadar para kazanıldı?
3. Bu paralar nerede?
4.Tenefüz zili neden yarım saat erken çaldı?
5. Temel nerede?

Erdoğan'ı protesto eden öğrenciler hapis cezasına çarptırıldı. Kamu oyunda günlerce konuşulan bu olaylardan sonra üniversite öğrencileri arasında bu fıkra yayılmaya başladı...

Yaşamaya Dair

Diyelim ki hapisteyiz,
Yaşımızda elliye yakın,
Daha on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla,
Yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım,
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanılacak

Nazım HİKMET

4 Aralık 2010 Cumartesi

Sarhoştum Hatırlamıyorum

Akşamdan kalma adam, büyük bir baş ağrısıyla uyanır. Zorlukla gözlerini açıp, yerinden doğrularak, etrafına bakınmış. Komodinin üzerinde bir bardak su ve iki aspirin duruyor. Yatağın ucundaki elbiseleri de temiz ve ütülenmiş.

Aspirinleri içerken, komodindeki not dikkatini çekmiş; "Sevgilim günaydın. Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. Seni seviyorum".

Adam yataktan kalkıp kahvaltı için mutfağa gitmiş. Bakmış oğlu kahvaltı ediyor, masada da kendi kahvaltısı ve gazeteleri duruyor. Oturmuş kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş; Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun?

Dün gece saat 3'ü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonra da odanın kapısında kafanı çarptın, bir gözün morardı.
Adam şaşırmış vaziyette:

Anlayamadım o zaman niye her şey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?
Onu mu soruyorsun?

Annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp, pantolonunu çıkartmaya çalıştığında, "bayan beni yalnız bırakın, ben evli bir adamım" dedin.

29 Kasım 2010 Pazartesi

N'oldu Hacu

Cin con diye başlıyorum yazıma. Hak etmiyor da değiller hani... Bu sezon aldığı başarısız sonuçlarla taraftarlarını mihor eden Galatasaray'ı bu sezon sonunda Bank Asya 1. Lig'de görebiliriz. Hani hoşuma gitmiyor da değil. Koyu bi Fenerbahçe taraftarıyım ne de olsa ama akşamki maçta nedense Beşiktaş'ın kazanmasını istedim her ne kadar bizim lehimize yaramasa da.

Ama üzüldüm de Galatasaray'a ya ligden düşerse kiminle dalga geçeriz? Sen en iyisi ligden düşme Galatasaray kümede kalmaya oyna. Bi takımda bu kadar aşağılanır mı demeyin? Düşenin dostu olmaz. Akşam da bi tekme zaten Beşiktaş'dan geldi.

Bi zamanların koskaca (ben öyle bi şey kesinlikle söylemem) Galatasaray'ının haline bak. Tribünlerden artık kümede kal, Alex'in gol krallığındaki rakibi 15 gollü Galatasaray, haftalık gol ortalaması 1 şeklinde espirilere mağruz kalıyorlar. Bende açıkçası bunlara iyi gülüyorum. Taraftarsa her hafta aynı gol yiyene kadar yaşa cin con ondan sonra hepinizin annesini...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Bursaspor'dan 3 Büyüklere Özür

Geçen yıllarda Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde başarısız sonuçlar alması üzeri Anadolu kulüpleri biz gitsek daha kötüsü olmazdı şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardı.

2 yıl önce Süper Lig'de şampiyonluğa oynayan Sivasspor'da bu tür açıklamalara da bulunmuş daha eleme turlarında boyunun ölçüsünü almış ve bir daha bu tür atışmalara girmediler. Şu anda lig de kalma mücadelesi veren Sivasspor sessizliğini koruyor.

Geçtiğimiz yıl Süper Ligi şampiyon olarak kapatan Bursaspor'da bu atışmalara daldı ve bu yıl ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde boyunun ölçüsünü aldı. Birbiri ardına alınan mağlubiyetler üzerine Bursaspor camiasından ve taraftarlarından 3 büyüklerden bi basın toplantısı düzenlenerek özür dilendi. Valancia maçının hemen ardın kameralar karşısına çıkan kulüp ve taraftar gurubu liderinin açıklamaları şu şekilde: "Şampiyonluğun vermiş olduğu gazla sağa sola sallamaya başladık. Yok neymiş Şampiyonlar Ligi'ne katılsak Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'dan başarılı olurmuşuz. İşte acı tablo ortada. Son alınan skorda her şeyi açıklıyor. Allah'dan Valancia 2. yarıda üstümüze fazla gelmedi ve maçı 6-1 kaybettik. Daha da kötü olabilirdi. Zaten hocamızda devre arasında oyuncularımızı uyardı. Valancialı oyuncuları kızdıracak hareketlerde bulunmayın diye yoksa 9, 10 olabilirdi. Sağ olsunlar hepsi efendi çocuklar maçı 6-1 gibi bi skorla bitirmemiz için ellerinden geleni yaptılar. Hepsini alnından öpüyoruz. Bursasporlu taraftarlarında bundan böyle 3 büyük kulüple ilgili herhangi bi küfürde bulunmayacak ve kötü sözlü tezahuratlar yapmayacak. "

Pablo Batalla'dan Mutlusu Yok
Valancia ile oynan maçta Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk golünü atarak Bursaspor tarihine geçti. Batalla ise gol anını anlatırken göz yaşlarına hakim olamadı. "Çok mutluyum. Öyle bi duygu ki kelimeler dirayetsiz kalıyor. Bi an golü attıktan sonra hakeme baktım ofsayt olabilir diye ama bayrağını kaldırmamıştı. Bi an için gol sevincimi yan hakemin boynuna sarılarak O'nunla paylaşmak istedim ama bu hareket kulübümüzü küçük duruma düşürürdü ve bende kart görebilirdim. Maçtan sonra gittim elini öpüp helallik aldım." dedi.

Sercan Yıldırım ise şampiyon olduktan sonra ağzından düşürmediği R. Madrid'i bu hafta izleme şansı bulacak. Takımla Bursa'ya dönmeyip hafta sonu oynanacak olan Barcelona-R. Madrid maçını Madrid tribününden izleyerek bi nevi kurduğu hayalide gerçekleştirmiş olacak.

Teknik direktör Ertuğrul Sağlam ise üst üste aldığı mağlubiyetler ve geçmişte Beşiktaş ile Şampiyonlar Ligi'nde yaşamış olduğu başarısız sonuçlarla adını tarihe en başarısız teknik direktör olarak yazdırdı ve bu başarısızlık şimdilik Ertuğrul Sağlam'ın kariyer rekoru olduğu bildirildi. Maçtan sonra yaptığı basın toplantısında Ertuğrul Sağlam önümüzdeki G. Ranger maçı benim Şampiyonlar Ligi'ndeki son maçım olacak. Bundan sonra Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edecek olursam takımın başında yardımcı antrenör veya A2 takımının teknik direktörü başında olacak şeklinde açıklamalarda bulundu.

23 Kasım 2010 Salı

Greenpeace Üyelerine Meydan Dayağı!!!

Yaptıkları eylemlerle gündeme bomba gibi oturan Greenpeace bu sefer baltayı sağlam taşa vurdu. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptıkları eylemlerle herkesin desteğini alan Greenpeace İstanbul'da meydan dayağına maruz kaldı.

Eminönü Köprüsü'nde balık avlayan vatandaşları protesto etmek için toplanan üyeleri ilk başta avlananlar muhatap aldığı söylenemez. Greenpeace üyelerinin tüm söyledikleri vatandaşın bir kulak asmayan vatandaşlar üyeleri yok sayması olayların başlamasına neden oldu.

Greenpeace üyeleri bu şekilde dikkate alınmamaları üzere vatandaşların yakaladıkları balıkları denize atması üzerine Eminönü Köprüsü savaş alanına döndü. Çevredeki esnafında kavgaya karışması ve o anda nerden çıktıkları bilinmeyen Kasımpaşaspor taraftarlarınında kavgaya karışmasıyla olaylar çığrından çıktı. Bazı kendini bilmezler de yakaladıkları Greenpeace üyelerini Karaköy iskelesine götürerek petrol yüklü gemiye ibret-i aleme örnek olsun diye zincirledi.

Yeni Üyeler İsyanlarda...
Bu nasıl iştir anlamadık gitti. Bize yaptığımız eylemlerin dünya çapında olduğunu söylediler. Daha önceden yaptıkları eylemleri gösterdiler herkes alkışlıyordu bu eylemleri. Ama bizde de suç yok değil hani. Burası Türkiye... Böyle milletin rızkıyla oynarsın hokkalı bi sopa yersin. Bugün bizim Greenpeace'de ilk ve son günümüz oldu. Verdiğimiz 50 TL üyelik parasına mı yanalım yoksa yediğimiz dayağa mı?

Çevik kuvvet ekiplerinin olay yerine gelmesi üzerine taraflar ayrıldı. En çok merak edilen konu ise Kasımpaşalı taraftarların kavgaya neden karıştıklarıydı. Çevik kuvvet ekibi de kavgayı ayırdıktan sonra sadece Kasımpaşalı taraftarları göz altına alması dikkatlerden kaçmadı. Bi kaç gece nezarethanede polislerin misafiri olacaklarını öğrendiğimiz taraftarların önümüzdeki günlerde serbest bırakılmasının ardından olayla ilgili açıklama yapması bekleniyor.

19 Kasım 2010 Cuma

Dinle Küçük Adam

"Asıl açıklanması gereken neden aç insanın çaldığı ya da sömürülen insanın greve gittiği değil, neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir."

"Çevrendekileri alçaltarak değil, kendini gerçekten yücelterek büyütebilirsin."

"Bugün çıktığımız her basamak, yarınki hayatımızın temelidir."

"Özel ticaretin özünde bir parça sahtekarlık muhakkak vardır. Bir köylü bir at satın aldığı zaman onu her fırsatta kötüler. Aynı atı bir yıl sonra satacağı zamansa, daha genç, daha iyi ve daha güçlü olacaktır... Bir insanın kendi malı daima en iyisi başkasınınki en kötüsü. Bir insanın rakiplerini kötülemesi ticaretin vazgeçilmez bir ögesidir."

Wilhem Reich

Ağustos Böceği Hikayesi

Bir ağustos böceği doğmadan toprağın altında bir lavrada ortalama 12 yıl bekler. Evet, tam 12 yıl. 12 yıllık hapisten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır; Ağustos. Yani topu topu bir ay...

Şarkı söyleyen de yalnızca erkek ağustos böceğidir. Çünkü dişi, en güzel şarkı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir.

Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay... Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok.

Siz olsanız çalışır mıydınız?

18 Kasım 2010 Perşembe

Evde Tv Keyfi

Bayramda tatilinde evde yalnız kalınca yapacak bi şeyin olmamasıyla beraber uzun süredir Tv izlemediğimi fark ettim ve ev arkadaşlarımında bayram için memleketlerine gitmelerinin ardından salondaki Tv'yi odama naklettim. Zati Tv'ye de kedimizden başka izleyen yoktu. Her neyse iki gündür Tv karşısında yuvarlanıp duruyorum.

Aslında Tv'de de izlenecek bi şey olmaması ayrı bi durum. İzlenecek bi şey yok tamam, akşam haberleri izliyeyim dedi haberlerde de değiştire değiştire kurban haberleri falan filan derken Şile'de bi çocuk kaybolmuş mu kaçırılmış mı ne işte... Neyse ailenin evine bağlanıyorlar ilk kez sevmediğim başbakanın eleştirilmesini karşı geldim. Sorumsuz anne 3 yaşındaki çocuğa sahip çıkamamış suçu başbakana atıyor. O, tatil yapıyormuş da kadının çocuğu kayıpmış onu bulsunmuş. Lan geri zekalı sen çocuğuna sahip çıkamıyorsan Tayyip'in suçu ne?

TRT'de milli maç vardı. İzleyip izlememekte de kararsızdım. Sebebiyse Ömer Üründül'ün uykumu getiren dahiyane futbol yorumları. Maçı açtığımda da şok oldum da diyebilirim. Ömer Üründül nasıl olur da bu maça yorumcu olarak katılmaz. Neyse ki iyide oldu. Maçı kaybetsek bile oynan futbol ve Ömer Üründülsüz bi maçın tadı paha biçilemez.

Tv'yi hala kapatmamıştım ve bilgisayarı açtım ve yeni indirdiğim filmlerden birini izliyeyim dedim o arada Kanal D'de bi film başlamak üzereydi. Tv'de film izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Tv'de film izlemekten nefret etsem de nostalji yapayım dedim. Film fena sayılmazdı ama filme yapılan düblaj, sigaranın saklanması ve reklamlar her ne kadar filmin tadını bırakmasa da değişiklik oldu işte.

Gecenin finali ise harikaydı diyebilirim. Kanalları gezerken Flash Tv'de belkide son yılların harika programlarında biri olan Rüyanız Hayırolsun vardı. Ben böyle bi şey görmedim. Gece harbiden de katılan şizofrenler var. Programın sunucusu ise tam bi yuva yıkıcı diyebilirim. Kadının biri bağlandı kocasından yakınıyor ayrıl ondan falan diyerek bi ailenin sonunun başlamasına neden olup, o kadının da kocasından yiyeceği dayağında haddi hesabı yok.

İyice bi Tv sevdalısı oldum. Yarınki mi diyeyim bugün mü bilemicem de sabırsızlıkla beklediğim programsa Esra Erolla Evlen Benle adlı bi nevi kerhane programı. Orada kadınla erkek tanıştırılıp çaya çorbaya yollanıyor. Çift bi süre takılıyormuş iyi bi şeyler programa katılıyorsa bende katılabilirim bu yoklukta.

17 Kasım 2010 Çarşamba

Nazım'dan Rakı Dersi

Rakı!!! Bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir, yemekle içilir, suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir... Ama, bir tek salakla içilmez....

Nazım HİKMET

Zenginmişiz Meğer Haberimiz Yok

Akşam nette öyle dolanırken bi sayfaya gözüm takıldı. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 10 milyon $ civarı olduğu yazıyordu. Allah allah dedim dolar fiyatları düşmüş herhalde olmalı. Şu anki 1 doların fiyatı da 1 lira 44 kuruş, bunu ABD doları üzerinden hesapladığımızda yıllık 14 bin 440 TL yapıyor. Türkiye gibi bi ülkede bunu düşündüğün zaman fena para değil.

Bürüt asgeri ücrette 760 TL. Asgeri ücreti 1 yıla göre hesapladığında da 9 bin 120 TL yapıyor. Peki bu vatandaşın geriye kalan 5 bin 320 TLsi nerede? Ya da bu hesaplama neye göre yapılıyor?

Zaten haberin başlığını okuduğumda bi katakulliy vardır demiştim. Benim cebimde şu an 10 TL yok nerede o zaman benim 10 bin dolarım.

Ey benim salak halkım uyuyup aç gezmeye devam et. Nasıl olsa alışmışız güdülmeye dimi böyle gelmiş böyle gider ya da bunlarla uğraşmak bize mi kaldı? Verilenle yetinmeyi öğrendik nasılsa. Bu haberi yapanlara da şöyle diyorum hasssiktir oradan...

16 Kasım 2010 Salı

İyi Bayramlar

Kurban Bayramınız kutlu olsun. Sevdiklerinizle birlikte nice bayramlara. Her ne kadar Kurban Bayramlarına karşı olsam da....

15 Kasım 2010 Pazartesi

Einstein'dan Sözler ve Öneriler

1.Merakınızın peşinden gidin.
" Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım."

Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarılı olursunuz.

2. Azim paha biçilmezdir.
" Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyordum."

Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmamasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

3. Bugüne odaklanın...
"Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir."

İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin
.
4. Hayal gücü güç verir...
"Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir."

Hayal gücü geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: "Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil". Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.
5. Hata yapın...

"Hiç hata yapmamış insan yeni bir şey denememiş demektir."
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

6. Anı yaşayın...
"Ben geleceği düşünmem, ne de olsa gelecektir."

Geleceği ayarlamanın tek yolu olabildiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli tek an şimdidir.

7. Değer yaratın...
"Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın."

Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

8. Farklı sonuçlar beklemeyin...
"Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek."

Her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

9. Bilgi deneyimden gelir...
"Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir."

Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız deneyimlemelisiniz.

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın...
"Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten daha iyi oynayabilirsiniz."

Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur.

Banka Böyle Aranmalı

- İyi günler ben sedef. Nasıl yardımcı olabilirim?
- Kaç para?
- Pardon?
- Borcum, kaç para kardeşim!!!
- Beyefendi siz kimsiniz?
- A.... , şerefsizleri, A.... O...'su, günde 10 sefer arıyorsunuz borcu ne zaman yatıracaksın diye! Şimdi de tanımıyor musunuz?
- Beyefendi küfretmeyin! Günde binlerce insan arıyor. Nereden bileyim siz kimsiniz?
- heee... Osman Ali ben.
- Kayıtlarınıza ulaşacağım, bir saniye! Evet, bin üç yüz elli lira borcunuz var.
- Bu mu yani olay? Koca banka ben parayı verince rahatlayacak mı?
- Beyefendi bu bir borç ve geciktirilmiş bir borç! Ödemeniz gerekir.
- Bende biliyorum onun için aradım işte. Adamı hasta ettiniz be 10 gündür. Neyse yolla birini alsın parayı.
- Beyefendi siz getireceksiniz parayı.
- Ne demek, yolla birini alsın parayı. Birde orada sıramı bekliycem. Oldu be...

Yakında benimde bu şekilde bankayla bi konuşma yapmam gerekebilir. Tamam borcum var yavaş yavaş ödemeye çalışıyorum da öğrenciyiz sonuçta. Hepte müsait olmadığım zamanlarda arıyorlar ya uyuyorum ya da o gün derste oluyorum. Neyse artık aldıkları faizlere baksın şerefsizler.... Borç yiğidin kamçısıdır. :)


14 Kasım 2010 Pazar

Kurbanlık Çetesi Çökertildi

Kurban bayramına sayılı günler kala 9 şehirde kurbanlık çetesi eş zamanlı operasyonlarla çökertildi. İstanbul, Adana, Aksaray, Sivas, Balıkesir, Konya, Niğde, Kırşehir ve Van'da yapılan baskınlarda 267 küçük baş ve 150 büyük baş hayvan polis ekiplerince ele geçirildi.

Kurbanlık çetesi, ahırlardan kaçan hayvanları kement atarak ve uyuşturucu iğne ile etkisiz hale getirdikleri ortaya çıktı. Ele geçirdikleri kurbanlıkları anında kıyma ve kuşbaşı haline getiren çete elemanlarının pişkinlikleri ise objektiflerden kaçmadı. Kimisi kovboyluğa küçüklüğünden beri özendiğinden sırf hobi niyetine kement atarak hayvanları yakalarken, kimi Robin Hood hayranı olduğunu ve yakaladıkları hayvanları yoksul ailelere dağıttıklarını söyleseler de böyle bi durumun söz konusu olmadığı da çete elemanlarından birinin her şeyi itiraf etmesi sonucu ortaya. Polise sorgusunda konuşan çete üyesi polis ekiplerinin ele geçirdikleri hayvanlarının buz dağının görünen kısmı olduğunu söylerken çetenin 1 aylık hasılatının da 100 bin TL'nin üzerinde olduğunu açıkladı.

Öte yandan Konya, Niğde ve Kırşehir'de çete elemanları halk tarafında hiç Allah'tan korkunuz yok mu? diye linç girişiminde bulundu. İstanbul'da ise Hayvanları Koruma derneği hayvanların minibüslerin içine sıkıştırılmasını hunharca bularak çete üyelerini Taksim Meydanın da protesto etti. Güvenlik güçleri protestocu ekibe biber gazı ve tazyikli suyla müdahale edince ortalık savaş alanına döndü.

Çete elemanları çıkarıldıkları mahkemede tutuklanırken savunmalarında ise faturayı hükümete kestiler. Çetenin savunması şu şekilde "...hakim bey af buyurun ama imam osursa cemaat sıçarmış. Biz bu hükümetten sadece vurgun yapmayı, işlere fesat karıştırmayı öğrendik ya da bunları yapmaya mecbur bırakıldık. Sağ olsunlar son yaptıkları hayvan ithalatı bizi bitirdi..." diyerek savunmalarını yaptılar.

Çete üyeleri 5'er yıl hapse çarptırılırken, hükümete yaptıkları eleştiriden dolayıda 3'er bin TL para cezasına çarptırıldılar.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Karl Marx'ın Eşine Mektubu

Yürekten sevdiğim,
Sana yine yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.

Kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olunca her şey ayırt edilmeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. Yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlarmış. Küçük tedirginlikler onlara yola açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. Yan yanalık dolayasıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyümesine yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. Aşkımda öyle...

Zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. Senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: O, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. Böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. Araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve çzel izlenimlerimde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. Ama aşk Feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil, sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor...

Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? Senin tatlı çehrene sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.

Hoşçakal canım. Seni ve çocukları binlerce kere öperim.
Senin, Karl

Manchester, 21 Haziran 1865

Bu tür yazıları aslında bloğuma pek koymam zaten içeriğide bu yönde değil. Aşka meşke de inanmam çok saçma gelmiştir hep bana ya da her neyse işte. Yaşanan dönemden gelen bi durum da olabilir. Marx, eşini rüyasında görüyor ya da Onunla varmış gibi konuşuyor olup cevap alamaması üzerine bi mektup yazıp eşine olan sevgisini özlemini dile getirmiş. Ama şimdi böyele bişey mümkün değil sevgilin, eşin her kimse artık gece yarısı aklına düştü mü hemen telefona sarılıp bi sesini duyabilirsin ya da msn denen şeyden kameralı görüşme yaparak içini kolaylıkla ferahlatabilirsin. Bi an için aşık olup o dönemlere gidesim geldi ama gerek yok böylesi daha iyi...


10 Kasım 2010 Çarşamba

Alkol Tedavisine Cevap Vermedi


Kırklareli'nin Hamidiye köyünde yaşayan 23 yaşındaki Selim Karaduman isimli kişi geçen ay başladığı alkol tedavisinden kovulmak zorunda kaldı.

Köyünde hiçbir sosyal aktivitesi olmayan Selim'in tek eğlencesi akşamları kahveye gidip birasına batak oynamaktı.18 yaşını doldurana kadar ağzı içki ve sigara sürmeyen Selim kahve ortamına girmesiyle beraber yeni alışkanlıklar edindi.Köydeki ağabeylerine özenen Selim 18 yaşını doldurmanın verdiği gururla kahveye gitmeye başladı ve olanlardan ondan sonra oldu zaten.İlk başlarda ortama ayak uydurmak için biraya başladığını anlatan Selim yapacak bişey olmayınca da soluğu Edirne Tıp Fakültesi'nde aldı.

Bu duruma artık yeter diyen ailesi en sonunda Selim'i en sonunda hastaneye yatırdı.İlk zamanlar tedaviye olumlu cevap veren genç Selim daha sonrada tedaviye katılan diğer arkadaşlarını da alıp her akşam bardı,meyhaneydi dolaşmaya başladı.Oradaki hastaları da yoldan çıkaran Selim doktorları tarafından tedavin çıkarıldı.Selim'in doktoru Prof.Dr.Ahmet Çakır yaptığı açıklamada "hasta ilk zamanlar çok iyiydi.Kendisinden de çok ümitliydik ama yaptıkları yenilecek yutulacak şekilde değil.İlk başlarda kendisi geceleri içki içmek için gizlice dışarı çıkıyordu.Bu duruma ilk zamanlarda tüm hastalarımıza göz yummuşluğumuz oldu.Ama Selim ne yaptı buradaki bütün hastaları yoldan çıkardı.Her akşam içtiler,gittikleri yerleri dağıttılar bi de bunlar yetmezmiş gibi sağda solda benim ismimi kullanmışlar.Burada ki hemşireler asıldı son olayından sonrada tedavisine son vermek zorunda kaldık.Artık dışarıda da içmiyorlardı.Hastaneyi meyhaneye çevirdiler.Meslek hayatım boyunca böyle bişeyle karşılaşmadım." şeklinde isyankar açıklamalarda bulundu.

Alkolsüz Hayat mı Olur?
Selim ise tedaviden atılmasıyla ilgili olarak " adaş doktorlar çok abartıyor ne var yani bi kaç bira içtiysek.Ama ortam çok iyiydi.Hemşirelere asıldığım yöndeki dedikodular ise tamamen asparagas.Yüz vermeseler ne işim olur.Onlarda benden hoşlanıyorlardı.Doktor bey beni kıskandığı için tedaviden çıkardı.Ama olsun arkadaşlarla görüşmeye devam edicez" şeklinde konuşarak hakkındaki iddialara cevap verdi ve şimdilik köyüne geri döndü.

Sarı Saçlım Mavi Gözlüm....

9 Kasım 2010 Salı

Atatürk'ü Özlemle Anıyoruz


"Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır..."

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

"Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz."

Cemaat Evinde Sex Skandalı


Üniversitelerde bu sıralar öğrencilerin vize sıkıntısı aldı başını gidiyor.Bazı öğrenciler dersleriyle cebelleşirken bazıları da işte oynaşta.Geçenlerde Afyon'da bi cemaat evine ahlak masası ekipleri tarafından yapılan fuhuş baskınında evde yaşları 20 ile 24 yaşları arasında kızlı erkekli gurup göz altına alındı.

Evde ders çalışıp makrube sohbet yaparız diye toplanan cemaat sakinleri okuldaki arkadaşlarının bu makrubede rakısız gitmiyor lafı akıllarına takıldı ve olanda ondan sonra oldu.Rakının etkisiyle kendinden geçen gençler yılların vermiş olduğu baskınlık ve yeter artık nereye kadar böyle demesi üzerine gurup sex yapmaya başladılar.Bu görüntüleri de kaydeden şakitlerin baskın sonrası ise hallerinden gayet memnun görünüyorlardı.

Komşulardan Ayşe Dubar ise yaşanan olayların hala şokunda."Bunları dini bütün gençler olarak bildim.Yemedim yedirdim sürekli maddi manevi yardımda bulundum.Ama bu akşam olanların anlatılabilir bi yanı yok.Evden garip ah uh sesleri çığlıklar inlemeler gelince filmdir diye düşündüm.Ölüm gelirdi aklıma bu çocukların böyle şeyler yapacağı aklıma gelmezdi." şeklinde olaydan nasıl etkilendiğini anlatırken Ayşe teyzenin kelimeleri dirayetsiz kaldı.

Abartıldığı Kadar Bişey Yok
Kız ve erkek evinden sorumlu ağbi ve ablalar ise bu olayla ilgili yaptıkları açıklama ise "yaşanan olayların savunulur bi yanı yok ama olaylar abartıldığı kadar değil.Bilgimiz dahilinde bi araya geldiler.Sadece kamasutra ve gurup yapmışlar.Video kayıtlarına bizde baktık.Dini usullerin dışına çıkılmamış.Hem bu arkadaşların arasında imam nikahı vardı.Sadece alkolün etkisiyle arada eşler birbirlerini karıştırmış.Olur öyle şeyler arada.Hepimiz insanız" şeklinde bu olayı geçiştirmeye çalıştılar.

Tabularımızı Yıktık...
İfadeleri alındıktan sonra serbest bırakılan gençler ise halinden gayet memnun oldukları ve pişkin pişkin gülmelerinden belliydi.Hatta Ö.P ise "bunca yıldır boşuna yaşamışım.Bize hep günahtır çarpılırsınız,başımıza taş yağar gibisinden saçmalıklarla hep korkuttular.Biz arkadaşlar olarak hepimiz hoşnuttuk.Bundan sonra beni kimse durduramaz yılların patlamasını yapacağım.Milli formayı artık kaptım." diyerek keyifle yanımızdan ayrıldı.

Cemaat Evlerine İlgi Arttı
KYK erkek yurtlarında kalan öğrencilerin ise bu olayın meydana gelmesinden sonra cemaat evlerine kayıt yaptırmaya başladılar.Kayıt yaptıran öğrencilerin büyük bi çoğunluğu türbanlı fantezisi olan mühendislik öğrencilerinin olması dikkat çekiyor.Bakalım yaşanacakları yakından takip ediyoruz...

8 Kasım 2010 Pazartesi

BİR KİŞİYE YAPILAN HAKSIZLIK


"Bir kişiye yapılan haksızlık,
bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur.
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır."

Uğur MUMCU

5 Kasım 2010 Cuma

Vize İşte


Öğrencinin çileli zamanı olan vize haftası geldi çattı.Bi çok kişinin vizeleride başladı.Benimse lanet sınavlarım cumartesi günü başlıyor.Nasıl oldu bilmiyorum ama 4 yılı deftersiz kitapsız bitirmek üzereyim.Her yıl olduğu gibi vize haftası yaklaşınca soluğu okulun fotokopi odasında aldım.Kümes kadar bi oda olan oda,fotokopi makinelerinin verdiği ısı ve emekli kuyruğu gibi bitmek bilmeyen sıra asıl beni strese sokan olay.Neyse ki sağ olsun bi arkadaşımın çektirmiş olduğu notları aldım ve not kaygım da kalmadı.Gerçi çalışacağımdan değil vicdanımı rahatlatmak için aldım tüm notları.Nasıl olsa bi şekilde yine yolumu bulucam gibi.

Beni bu sene asıl düşündürense sıçtığım tezi.Tez olayını hallettim mi evimiz bu sene ilk mezununu verecek.Benim mezun olmam ev arkadaşlarımı her ne kadar rahatsız etse de kopillerden ayrılmak zor olacak.Hepsinin bende ayrı yerleri,hepsinle ayrı hayallerimiz var.Neyse işte...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Beşiktaşlıların Yıkıldığı Gece: Zilina 0-7 Marsilya


Beşiktaş'ın Liverpool'a Şampiyonlar Ligi'nde 8-0 yenilip tarihe geçmiş ve bu skor Şampiyonlar Ligi'nin en farklı maçı olmuştu.Bu sene tüm umutlarını Bursaspor'a bağlayan Beşiktaşlılar,Bursa'nın da 8-0'lık skoru egale edememesinin ardından umutlarını Zilina-Marsilya maçına bağladılar.Tüm Çarşı ve Beşiktaş camiasının bu maçın ikinci yarısını umutla takip etmeye başladı.Marsilya'nın ardı ardına golleri bulmasının ardın işte 8-0 tarihe gömülüyor dediler.Maçın daha 63. dakikası oynanırken Marsilya'nın Zilina deplasmanında 7-0 bulması işte yeni skor geliyor dedirtti.Yalnız bu seferde sahneye Fransızların,Türklere karşı olan antipatisi ortaya çıktı ve bu dakikadan sonra maçı rölantiye alan Fransız ekibi 7-0'ın üzerine yattı ve maç bu skorla sona erdi.Beşiktaşlı taraftarlar maç sonunda bi hayli üzgün oldukları gözlenirken kaderlerine de razı oldular.Bu sonucun ardından Çarşı Gurubu'nun Yıldırım Demirören'i istifaya davet etmesi bekleniyor.

CHP'de İşler Karıştı


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,CHP'nin yeni yönetiminde Önder Sav ve Hakkı Suha Okay'a yer vermemesi CHP'de iç karışıklıklara neden oldu.Kılıçdaroğlu'nun bu iki isme yeni dönemde yer vermeyecek olması Sav ve Okay'dan cevap gecikmedi.Önder Sav ve Hakkı Suha Okay parti genel meclisinde bi basın toplantısı düzenledi.Sav ve Okay'ın yaptıkları azımsanacak şeyler değil.İşte Sav ve Okay'ın basın toplantısında Kılıçdaroğlu hakkında söyledikleri:"Eski başkanımız Baykal bildiğiniz gibi partimizden ayrılış şekli pek de hoş şekilde olmadı.Ama olsun.Neyse biz sayın Kılıçdaroğlu'nu genel başkanımız olması sırasında hep yanında olduk.Ama O ne yaptı bizi yeni dönemde parti meclisine almadı.Artık Kılıçdaroğlu ile aramızdaki bütün bağları kopartıyoruz.Kendisini Facebook arkadaş listemizden çıkardık.Ayrıca Kılıçdaroğlu'nu kardeş olarak ekleyen Sav artık sanal alemde de olsa tüm bağlarımız kopmuştur." şeklinde kamuoyuna bomba gibi düşen CHP'deki bu iç karışıklık AKP'nin ekmeğine bal-kaymak sürerken başbakan Recep Tayyip ise bu olaya bıyık altından güldü ve Facebook'un da bu yaşananları beğenirken yorum yapmaktan da kaçınmadı.İşte başbakanın bu üçlü arasındakilere yaptığı yorum "....:D" şeklinde oldu.Şimdi ise gözler Kılıçdaroğlu'na çevrildi.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Şampiyonlar Ligi Rotası Belli Oldu


Geçen senenin şampiyonu Bursaspor Şampiyonlar Ligi'nde ki yeni hedefini belirledi.Geçen yılı Türkiye şampiyonu olarak bitiren Bursaspor,şampiyonluğun vermiş olduğu coşkuyla birlikte direkt olarak Şampiyonlar Ligine katılacak olmaları adı lazım değil bazı futbolcu ve yöneticilerin Real Madrid'i rakip olarak istemişlerdi.Fakat Şampiyonlar Ligi'nde birbiri üzerine alınan mağlubiyetlerden sonra guruptaki rakipler yönetim ve futbolcuların yüzünü bi nebze olsun güldürdü.Bu sene çok formda olan R.Madrid eğer Bursaspor ile eşleşmiş olsaydı Beşiktaş'ın Liverpool'dan almış olduğu 8-0 lık rekoru egale edecekleri takım arasında geçen konuşmalardan bazıları.Bursaspor başkanı İbrahim Kızıl'ın geçenlerde katıldığı bi yemekte masada geçen konuşması ise şu şekilde;"iyi ki Real Madrid ile eşleşmemişiz.Madara olurduk vallahi.G.Rangers bile bizi zorlanmadan yendi.Şampiyonlar Ligi'nde puan almaktan vaz geçtik.Hedefimiz bi gol atmak şimdilik.Bi de Sercan ne diyordu C.Ronaldo'ya bacak arası çalım atacakmış.Önce bi gol atsın da sonra o işlere girer."şeklinde yaptığı konuşmanın basına sızmasının ardından Bursasporlu taraftarlar kulüp binasının önünde başkan İbrahim Kızıl'ı protesto etmeye başladılar.Ortamın bi ara sakinlemesi üzerine taraftarlardan bazı aklı selim olanlar "adam haklı beyler.Burda neyi tartışıyoruz ki,takımımız bu sene ilk golünü atsın önümüzdeki yıllarda gerisi de gelir.En azından şimdiye kadar 8 yemedik 0 puan bizim için başarı.Zaten Fenerbahçe'de geçtiğimiz yıllarda 0 çekmişti.Biz önce golümüzü atalım" şeklinde konuşarak sinirli taraftarları yatıştıran bu kişiler sayesinde olaylar büyümedi ve Bursaspor'un bu yılki Şampiyonlar Lig'inde ki yolu da belli olmuş oldu....


H.A: Bursa

Duyarsız Kalmayalım!!!

Borla çalışan araba üretildi, maliyeti 200 tl olan 1 kg bor ile 19 000 km yol yapabiliyor.(1100kg. oto sabit 100 km süratle giderse) Bu demek oluyorki Petrole son. Tam tersine Batılı ülkeler bor işletmeciliğinin kansere yol açtığını idda ederek BOR madenininden soğutma çabası içindeler. Oysa bu mucize maden kanser tedavisinde de kullanılmaktadır. Türkiye kiskacta.Arabayi bor madeniyle calistiracak patentli 600 proje oldugu ortaya cikti.

TÜRKİYE, dünyada bor rezervinin yüzde 73`üne sahip ve TÜRKİYE GELECEĞİN DUBAİ'sidir.

31 Ekim 2010 Pazar

Vergilendirilmiş Alkol Kutsaldır!!!


Alkollü içeceklere yapılan ÖTV vergisinin ardından tüketicinin canı oldukça sıkkın.Ama yapılan zamlar caydırıcı olmadı.İşte alkollü içeceklerin yeni fiyatları;Rakı 39 liradan 51 liraya,Cin ve Votka 44 liradan 52 liraya,Bira ise 2,75 liradan 3,2 liraya yükseldi.Hükümete olan tepkiler artarken içki tüketiminde herhangi bi azalma olmadı.Vatandaş alternatif yollar buldu.Bu yaşananlara çare bulmaya çalışan AKP hükemeti önümüzdeki yıl yapılacak seçimler nedeniyle sessiz kalmayı düşünüyor.İşte alkol fiyatlarına yapılan zamlardan sonra ülkemizde yaşananlar;Hatay'ın Antakya ve İskenderun ilçelerinde kaçakçılık artarken alkol severler içkilerini yeni yapılan zamlardan sonra %50 daha karlı alırken Mersin limanından da rakı,votka vb. alkoller tüketiciye sunuluyor.Trakya'da ise Edirne sınır kapısında gümrük memurları alkol geçişlerine göz yummaya devam ediyor.Ayrıca Trakya'da bulunun göçmenlerin evlerinde yapmış oldukları şaraplar ve erik rakılarının tadı denenmeye değer.Van'dan ise Türkiye'nin 1 yıllık alkol ihtiyacını sağlayacak alkol yurda sokulmuş durumda. İç Anadolu bölgesi ise sıkıntılı günler yaşıyor.Zaten sınırlı sayıda bulunan Tekel bayilerinde ise fiyatlar uçmuş durumda.Kaçak içki fiyatlarınında yüksek olması Kayseri,Yozgat,Sivas,Konya gibi illerde yaşanan içki sıkıntısı burada yaşayanları farklı kafa bulma yöntemlerine yöneltti.Buralarda artık genellikle fiyatları daha makul olması sebebiyle bali ve tinere yöneltirken lüx içeceklerin başında esrar,eroin ve kokain gelirken bunlara tedarik edemeyen vatandaşlar ise bundan önce sakin bi hayat sürdürürken yaşanan sıkıntıdan dolayı evde eşlerini ve çocuklarına karşı şiddet eğiliminde bulunuyor.Ülkede yaşanan bu kaos hükümeti fiyatlarda indirime götürmesi bekleniyor.Muhalefet partileri CHP ve MHP yapılan bu zamlardan sonra Anayasa Mahkemesine gidicek bu iki partinin yarın meclise bi Gen soru götürmesi de gündemde.Her yaptığı ile gerileme yol açan AKP'ye karşıda askeriyenin darbe girişiminde bulunması sızan bilgiler arasında....

Mesut Özil Yola Geliyor


Almanya Milli takımını tercih ettikten sonra Türkiye'de eleştiri yağmuruna tutulan Mesut Özil,Türk halkının gönlünü almaya yavaş yavaş başladı.Almanya ile oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası gurup maçlarında Türkiye'ye karşı forması giymesi stada karşı gelen Türkler tarafından ıslıklanarak protesto edilmiş yalnız milli takımımıza karşı attığı golden sonra sevinmemesi coşkuyla karşılanmış ve Türk futbol otoriteleri tarafından taktirle karşılanmış ve bi nebze olsun affedildi de diyebiliriz.

Son Yaptığı İse Herkesi Ağlattı

Real Madrid'de oynayan Türk asıllı futbolcu Mesut,Cumhuriyet Bayramı nedeniyle paylaşım sitesi Twitter'de bir mesaj yayınladı.

Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir

Mesajda, “Our true mentor in life is science” (Hayatta en hakiki mürşit ilimdir) Mustafa Kemal Atatürk. Tüm Türkiye'nin Cumhuriyet bayramını kutlarım. Sevgiler!” ifadesi yer aldı.Mesut, mesajında Mustafa Kemal Atatürk'ün bir fotoğrafını da paylaştı.Mesut Özil, profil tanıtım sayfasında da “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim. M. Kemal ATATÜRK” ifadesini kullandı.

Twitter'de Mesut'un yaptığı görenlerin göz yaşları sel olurken takipçileri de bi o kadar arttı.Yakın çevresine Alman Milli takımını bırakacağını söylediği ve içindeki Türklüğün debiştiğini söyleyen Mesut önümüzdeki yıl Türkiye'ye gelerek Ülkü ocaklarına katılıp Tekir Yaylası'nda ki törenlere katılacağı çıkan söylentiler arasında...