14 Ocak 2011 Cuma

Hareket Vakti

Bugün son sınava girip akşamda 22:30 otobüsüyle 4 aydır gitmediğim evime gidiyorum... Vay be... Planlarda çoktan yapıldı, sınırsız alkol tüketimi... Acayip özledim ailemi ve arkadaşlarımı... Bekle beni Tekirdağ Avrupa'nın başkenti...

Aslında dediğim gibi planlar çoktan yapıldı. Cumartesi akşamı arkadaşlarla buluşup demleneceğiz. Ama bu hükümetin alkol konusuyla ilgili yaptıkları saçmalıkların da boku çıktı. Facebookta akp'ye içiyoruz şeklindeki protestoya da katılmam için davet gelmişti. Eee bi Tekirdağlı olarak tabi katılacağım. Bir dublede recep tayyip erdoğan için... Neyse bakalım 25 günlük tatilde sadece alkol tüketimi yapmayacağım. Akraba ziyaretleri ve uzun süredir görüşemediğimiz kuzenlerle de bi araya gelmeyi düşünüyoruz. Hadi bakalım hayırlısı.

Bu arada konuyla pek alakası yok ama kaç gündür yazacaktım yazamadım. Okan Bayülgen'in Karabüksporlu Emenike hakkında yaptığı ırkçı söylemlerle ilgili. Sen önce insan ol. Seni hala oradan tutan Kanal D'ye de helal olsun. Sen kimsin ki insanların ten renklerinden dolayı aşağılamaya çalışıyorsun. Sen onların çükleriyle bile boy ölçüşemezsin...

12 Ocak 2011 Çarşamba

Bi Karar Verin

Final haftası sınavlarla uğraşıp duruyorum. Akşam facebook girdim ne var ne yok diye bakıyordum. İki arkadaşım vardı sevgiliydiler ayrılmışlar, olur böyle şeyler. Biriyle sevgili olursun anlaşamazsın ayrılırsın falan filan işte.

Her neyse bu iki arkadaşım işin bokunu çıkardılar artık. Her ay bir kere bilemedin on beş günde bi kesin ayrılırlar. Buna da alıştık. Bi gün şunun artık bi ilişkisi yok yazar ertesi gün bi bakıyorsun aşkım seni çok seviyorum şeklinde paylaşımlarda bulunuyorlar. Ya kardeşim sevgilini seviyorsan ara söyle o kadar basit. Ama akşam iyice şaşırdılar. Anlaşılan iyi kavga etmişler... İkiside facebook da ilişkisi olmadığını yazmışlar, bir de face aracılığıyla birbirlerine lanet okuyorlar. Daha sonra bu sert mesajlar yerini duygusal mesajlara bıraktı;

Erkek: Bugün pamuk kalbinden taşınıyorum...
Kız: Sana dair ne varsa bitmeye yakın, işte bugün her şeyi sende bıraktım...
Erkek: Buna kader diyemezsin sen kendin ettin...
Kız: Kalbin mantığa sığmayan ayrı bir mantığı var...
Erkek: Ayrılık, sevdanın merhemi olduğu gibi öfkeyi de kini de azaltır...
...
Bu yazışmalar neredeyse sabaha kadar böyle devam etti. Bi ara bende bu yazışmalara ortak olsam mı diye düşünmedim değil hani. Neyse dedim yumuşamış ortamı ateşlemeye de gerek yoktur dedim ama içimde kalan dörtlüğü burdan iki aptal aşığa yolluyorum...:))

Ne Orhan ne Ferdi,
Bir tek sen anladın derdimi,
Söyle bana Müslüm Baba,
Nereden sevdim o zalimi...:))))

Aslında bu iki arkadaşımın düştükleri durum ne hallerde olduğumuzu gösteriyor. Sadece onlar için değil bende onların içinde bulundukları benzer durumun içerisindeyim. Böyle face de aşk iletileri paylaşmasam da bu facebook olsun twitter olsun hayatımızın içine ne kadar çok girdi.

Artık insanlarla olan yüz yüze ilişkilerimiz bitme noktasına geldi. Yakınımızdaki insanlarla sanal olarak görüşüyoruz biz onuda aştık evde çocuklarla olan konuşmalarımız bile msn üzerinden. Bu işte bi gariplik var.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Neşeli Olmak

Kimse çocuklarının dans etmesine, şarkı söylemesine, bağırmasına ve zıplamasına izin vermez. Önemsiz nedenler yüzünden belki bir şey kırılabilir, eğer yağmurda dışarı fırlarsa elbiseleri ıslanabilir bu küçük şeyler için muhteşem bir manevi nitelik, neşe tamamıyla yok edilir.

Boyun eğen çocuk, anne-baba tarafından, öğretmenleri tarafından, herkes tarafından övülür ve eğlenen çocuk eleştirilir. Onun muzipliği tamamen zararsız olabilir ama o eleştirilir çünkü potansiyel olarak bir başkaldırı tehlikesi vardır. Şayet çocuk muzip olma özgürlüğüne tamamıyla sahip olarak büyümeye devam ederse, o asiye dönüşecektir. O kolaylıkla köleleştirilemez; insanları yok etmek için ya da kendisini yok etmek için kolaylıkla orduya alınamayacaktır.

Asi çocuk asi bir gence dönüşecektir. O zaman ona evliliği dayatamazsın; o zaman ona işi dayatamazsın; o zaman çocuğa anne babasının yerine getirilmemiş arzularını ve özlemlerini yerine getirmesi için dayatma yapamazsın. Asi genç kendi yolunda gidecektir. O hayatını en derindeki kendi arzularına göre yaşayacaktır; başka birisinin ideallerine göre değil.

Tüm bu nedenler için muziplik bastırılır, en başından ezilir. Senin doğana kesinlikle söz hakkı verilmez. Yavaş yavaş kendi içinde ölü bir çocuk taşımaya başlarsın. İçindeki bu ölü çocuk senin espri anlayışını yok eder: Tüm kalbinle gülemezsin, oynayamazsın, hayatın küçük şeylerinden keyif alamazsın. O kadar ciddileşirsin ki hayatın genişlemektense büzüşmeye başlar.

Hayat her an kıymetli bir yaratıcılık olmalı. Ne yarattığı önemli değildir. Deniz kıyısında kumdan bir kale olabilir ama yaptığın şey ne olursa olsun senin coşkundan ve neşenden çıkmalıdır.

Osho